YOLUN SONU GÖRÜNÜYOR!

YOLUN SONU GÖRÜNÜYOR!

TACETTİN KEPENEK YAZDI...

YOLUN SONU GÖRÜNÜYOR…

İnsanoğlu çok çabuk unutur. Siyasetçilerimiz, halkımızın bu unutkanlık huyunu yeniden keşfetmiş olacaklar ki, son zamanlarda sürekli olarak, eskiyi hatırlatmaya başladılar.

Mesela, eskiden bu ülkede, adalet var mıydı? Diye, soruyorlar. Tabii ki yoktu! Orman kanunları vardı. Ormanda ki guguk kuşu da, arada bir öter, adaletin sesi olurdu. Hatta Anayasa mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de yoktu. Bu gün ise hukukun ve adaletin nirvanasına ulaşmak üzereyiz!

Eskiden demokrasi ve basın özgürlüğü var mıydı? Elbette yoktu. Tek adam rejimi vardı. Şimdilerde, bir de “tek adamcağız” denilen bir parti lideri ve “parti olup olmadığı belli olmayan bir Ce Ha Pe” olduğunu öğrendik. Ülkede ki basın ise zaten hizaya gelmiş durumda. Mazaratlık çıkaran fazla kimse kalmadı, çok şükür…

Osmanlıdan kalanlar hariç, eskiden devletin sarayları yoktu. Artık Beştepe’de, Göcek’te, Ahlat’ta, saraylarımız var. Aslında Sivas Kalesine de bir saray, çok yakışır…

Eskiden Sivas’ta, odalarında tuvaleti banyosu olmayan, beş tane hastane vardı. Sonra dört tanesi yıkıldı ya da kapatıldı. Özel hastanelerimiz de yoktu. Özel olarak benim bildiğim, sadece sınıkçı Battal emmi ile ebe Memduha hanımdı. Şimdi ise tek kişilik odalarında, tuvaleti banyosu olan devlet hastanelerimiz var. Buraları beğenmez isek özel hastanelere gidip, güzelce yolunabiliyoruz, çok şükür... Hem, zengin ile fakir aynı hastanede olur mu?

Eskiden bölünmüş yol var mıydı? Diye soruyorlar. Elbette yoktu. Şimdi ise bölünmedik yol kalmadı…

Eskiden Avrasya tüneli, Osmangazi köprüsü, boğaz köprüleri, otobanlar yoktu. Gerçi deli Dumrul misali köprüden geçersek 118 lira, geçmez isek 118 lira ödüyoruz ama olsun… Bizden geçti de, artık torunlarımız hem geçer, hem öder…

Eskiden uçak yoktu. Yüksek hızlı tren yoktu. Yüksek hızlı tren gelince inşallah bineceğiz. Zaten emekliler, gezecek yer arıyor, hoppa Ankara’ya, hoppa İstanbul’a gidip geleceğiz…

Eskiden özel üniversiteler, özel okullar yoktu. Bu özel okul işi çok iyi oldu. Olmasa, maazallah çocukların huyu suyu bozulur, bizim nesil gibi “komonos” ya da “faşis” olurdu… Zengin ile fakir, daha küçükken, güzelce ayrıldı…

Eskiden Sivas’ta kayak merkezi yoktu, kayak yapamıyorduk. Artık, bir kayak merkezimiz var. Gitmesek de, kalmasak da, kayamasak da en azından hayali cihan değer… Ayrıca bizim memlekete, iki üç tane de golf sahası lazım. Elin Trump’ı gibi bizim büyüklerimiz de, arada sırada buralara gelip golf oynar. Bizlerde televizyondan onları izler ve adeta kendimiz oynamış gibi mutlu oluruz, ne güzel olur…

Bu güne kadar devleti idare edenlerin yaptığı bütün bu icraatları, hizmetleri sürekli olarak minnetle hatırlayalım ve hatırlatalım. Ancak günümüzde, milletin bütün bunları, çoktan hatıra albümlerine yerleştirdiğini görebiliyorum. Bunların artık bir öneminin kalmadığı, ortada. Çünkü millet geçim derdine düşmüş İş arıyor, aş arıyor ve en önemlisi umut arıyor…

Devleti idare edenler ise “tok, açın halinden anlamaz” sözünü haklı çıkarırcasına, durumun ciddiyetininhala farkında değil…

Ve kanaatimce bu işin sonunu, sanatçı Musa Eroğlu’nun “Yolun sonu”” türküsü çok güzel ifade ediyor.

Bana ne, yazdan bahardan, bana ne, borandan kardan,
Aşağıdan yukarıdan, yolun sonu görünüyor.

Geçtim dünya üzerinden, ömür bir nefes derinden,
Bak feleğin çemberinden, yolun sonu görünüyor.

Bu dünyanın direği yok, merhameti yüreği yok,

Kılavuzun gereği yok, yolun sonu görünüyor…



Anahtar Kelimeler: YOLUN GÖRÜNÜYOR!