YÖRECİLİK, SİVAS'ı GERİYE GÖTÜRÜYOR!

YÖRECİLİK, SİVAS

...

SİVAS'ı son yıllarda çepeçevre saran ilkel aidiyet mantığının giderek daha da belirginleşmesi içler acısı bir ruh daralmasını da hayatımıza dahil etmekte.

SİVAS olarak, SİVASLILAR olarak, üzerimizden atamadığımız aidiyetler, modern dünyaya adapte olmamızı da engellemekte.

Birey olma, özgür ve özgün olarak yaşama ve hayatı o yönde şekillendirme yerine, ilkel aidiyetler SİVAS’ın önünde en büyük engel.

İLKEL AİDİYETE mensup olanlar, farklı farklı iş kolları veya sosyal dokular içinde olsalar da, bir üst kimlik olarak “kabilecilik ve yörecilik” sığlığını her daim üst bilinç olarak içlerinde taşımaları herkesin malumudur.

***

Oysa, dünya değişim halinde ve her gün kendini yenileyerek bilim ve sanatta mesafeler kat ederken, SİVAS'ın bu makası kapatması gerek demek isterdim ama maalesef aramıza makas dahi kalmayarak bir asırlık yetişememezlik kendini göstermekte.

SİVAS’ta, git gide hakim olan ve daha da giderek artan “kabilecilik, yörecilik, akrabacılık” sığlığı, SİVAS için en büyük tehlikelerin başında geliyor. 

Bu şehrin aydınlanma sürecine girmesini de engelleyen en önemli unsurlar.

Çünkü SİVAS’ta maalesef, KABİLECİLİK ve YÖRECİLİK ekmeğinden beslenen küçük mutlu bir azınlık, bu açmazdan habersiz nice samimi insanların hayallerini ve umutlarını “kabilecilik ve yörecilik” mantığı ile sömürmektedirler.

Bir ORTADOĞU geleneği olan KABİLECİLİK ve YÖRECİLİK, şehirde hakim kılındıkça, şehrin aydınlanma sürecine dahili de imkansız bir hale gelecektir. Bu hastalığı ve zihinsel çürümeyi nasıl yeneceğiz? Bu insanın içini daraltan, ilkel aidiyet sarmalını nasıl kıracağız?

**

Bir kaç kuşak dahi geçse şehirleşemeyen ve ruhsal dinamizmini besleyen" aidiyetler sarmalı"nın kökeni ORTADOĞU'ya dayanmaktadır. Modernleşip aydınlık bir yarını yaşamlarına ikame edemeyen ORTADOĞU'nun, neredeyse her bir yerinde kaos hiç eksik olmazken, birey olup bilimi ve liyakati esas alan BATI ise, bugün hem fersah fersah yol almakta, hem de ürettiği teknoloji ve düşünce ile ORTADOĞU coğrafyasını ucuz pazar yapmaktadır.

Umutsuz olmak istemem ama bir SİVAS RÖNESANSI, elzem olarak karşımızda durmaktadır. AİDİYETTEN beslenen küçük küçük azınlıkların, kalabalıkların hayallerini ve emeklerini kendi şahsi ikballeri için sömürme ve SİVAS'ı bir Ortadoğu düşüncesi ile dizayn etme aymazlıklarını ancak ve ancak Batı tarzı “BİREY OLMA ve ÖZGÜR DÜŞÜNCE” ile yok edebiliriz.

SİVAS'ı en kısa zamanda aydınlanma ve birey olma düşüncesine dahil etmezsek, korkarım ki “yörecilik, kabilecilik ve akrabacılık” yapan sığ ve cahil güruhun ekmeğine yağ süreriz.

SİVAS, ilkel aidiyetleri paralayıp aydınlanma sürecine girmediği müddetçe, ORTADOĞU geleneği olan KABİLECİLİK,YÖRECİLİK ve KÖYCÜLÜK sığlığı, pek çok açıkgöz cambazın ekmek kapısı olmaya devam edecektir.