Tarih: 25.11.2022 16:06

ZEHİR ZEMBEREK AÇIKLAMA!

Facebook Twitter Linked-in

SPHM ÖZEL HABER

Eğitim Bir Sen'in mevcut yönetimine ve yönetim anlayışına eleştiriler devam ediyor. Geçtiğimiz aylarda yapılan seçimde Başkan adayı olan Aydın YILMAZ, zehir zemberek açıklamalarda bulundu. Yılmaz şunları söyledi;

"Mehmet Akif İnan’ın bin bir zorluklarla kurduğu sendikanın, her daim öğretmenlerin ve eğitim çalışanlarının yanında yer alan, hakkın ve hakikatin mücadelesini vererek mazlumu koruyan, vesayet odaklarına fikren ve fiilen karşı olan bir anlayıştan kendi üyelerine zulmeden, sendikayı emekçilerden çok kendi çıkar ve menfaatleri için kullanan bir yapıya dönüştüğünü üzülerek müşahede ediyoruz. Sendikacılık anlayışında gelinen son noktayı kısa bir zaman önce yaşananlar üzerinden özetleyebiliriz. Bilindiği üzere ekim ayı içerisinde tüm illerde sendikanın şube yönetimi seçimleri yapıldı. Genel merkez tarafından Eylül ayı içerisinde yayınlanan seçim takvimi mevcudu korumak için baskın seçim anlayışı ile hazırlanmış, delege seçimleri oldubittiye getirilerek kısa bir zaman dilimine sıkıştırılmıştı. Tüzük tadil kongresi ile üç dönem kuralının kaldırılmasının ardından hazırlanan seçim takvimi sendika içi vesayete yönelik ikinci bir hamle olmuştur. Seçim çalışmalarına (güya) erken başlayan illerdeki başkan adaylarını arayarak “erken çıkmışsınız, süreç henüz başlamadı seçim çalışmalarına devam ederseniz tedbir almak zorunda kalacağız“ tehdidi ile mevcudun değişmemesi için devreye giren teşkilatlanmadan sorumlu genel başkan yardımcısı Ramazan Çakırcı teşkilat içi vesayetin sözcüsü olarak taşın altına elini ilk sokan kişi oldu. İlerleyen süreçte örneğin Sivas’ta yürütülen seçim çalışmalarında Öze Dönüş Hareketi ilkeli, erdemli, onurlu bir duruş ortaya koyarak, kendilerine yapılan haksızlıklara, hukuksuzluklara, baskı ve zulümlere rağmen sahada hareketin amacını ve yapacakları çalışmaları anlatırken, mevcut yönetim ise üyeleri ve delege adaylarını tehdit ve şantajla meşguldüler. 

Mevcut şube başkanının delege adaylık başvurularını, 30 bin liralık koltuğunda oturarak, bizzat alması ve sisteme kendisinin girmesi, başvuru sırasında bir delege adayına “senin adın neydi lan” diye hitap etmesi baskı ve yıldırma politikasının en bariz örneğiydi. Bir yandan tarafımızca yapılan yeni üyeler sendikaya kabul edilmezken diğer yandan delege başvurusu için sendikaya giden adaylar ikna odalarına alınarak adaylıktan vaz geçirilmeye çalışılıyordu. Bir delege adayına "senin soruşturma dosyan var, karşı taraftan aday olursan sahip çıkmayız" tehdidi, Öze Dönüş Hareketine destek vereceklerini belirten üyelerin ve ilçe delegelerinin size oy vereceğimizi mevcut yönetim duymasın bizi rahat bırakmazlar söylemi de üyelerin kendi sendika yöneticilerinin şerrinden emin olmadıklarının delili niteliğindeydi. Bu süreç içerisinde dört yıldır yapılmayan il divan toplantılarının, yemekli davetlerin yapılması, üye sayısı fazla olan iş yerlerine sendika bütçesinden hediyelerin dağıtılması, üye aidatlarının tamamen seçim yatırımı olarak kullanıldığını ortaya koyan örneklerden sadece bir kaçıdır. Yalan ve algı operasyonlarıyla rakipleri yıpratma, üyelerin iradesini yok sayma hatta seçimi bir yarış değil de savaş olarak görerek ve savaşta her şey mubahtır anlayışını hiç çekinmeden dillendirerek sadece seçim zamanı sahaya inen yönetim, üyelerin kanaatlerini değiştirme ve delegelerin iradelerine ipotek koyma konusunda her türlü baskı, şantaj, yalan ve iftiraya başvurdular.

Eylemler ve Eylemsiler

Bizler Öze Dönüş Hareketi olarak seçim çalışmasında tüm eğitim çalışanlarının sorunlarının tespiti ve çözümü noktasında yapacağımız çalışmaları anlatırken, meslek kanunu ile ilgili tüm camia birlikte hareket etmek gerektiğini ve öğretmene yapılacak olan “bursluluk sınavına” karşı olduğumuzu beyan ederken, bazı genel merkez yöneticileri dahil, sınavın olması gerektiğini savunuyorlardı. Sendikadan istifaların artması ile alelacele alınan 1 derslik eylem kararı etkili ve inandırıcı olmadığından sahada da karşılık bulmadı. Tüm öğretmenler derslerine girerek adeta eylem kırıcı vazifesi gördüler. Bazı illerdeki sendika yöneticileri ise eylemi okul müdürleri ile kahvaltı masalarında yaptılar. Akıllarda ise geçmiş dönemlerdeki samimi ve gerçek eylemler, günümüzdeki eylemsiler kaldı.

İlk İcraat Çalışanı İşten Çıkarmak

Seçim sistemi ve seçim takviminde yapılan ince ayar ile ilimizde olduğu gibi tüm Türkiye genelinde seçime çoklu adayla gidilen illerde mevcudu değiştirmek mümkün olmadı. Koltuğu yeniden sağlama alan başkanlar ise astığım astık kestiğim kestik anlayışıyla yola devam dediler. Sivas şube başkanı da seçim sonrasında 13 yıldır çalışan personelini işten çıkararak işe hızlı başladı. Çalışanların haklarını korumak için kurulan sendikamız kendi çalışanını ekmeğinden etti. Kendi personeline sahip çıkmayan, 13 yıllık emeği yok sayarak onu ekmeğinden eden bir uygulama ne vicdanlara sığabilecek ne de Akif İnan’ın sendikacılık felsefesine uyacak bir durum değildir. Mevcut yöneticilerden daha önce de sendikada olan bu emekçi kardeşimizin işten çıkarılması akıllara meşhur bekçi hikayesini getirdi. Neydi o hikaye?

Bir gün geniş ve boş bir araziye geceleri göz kulak olacak, 500 TL maaşla bir bekçi işe almaya karar verilir. Bir süre sonra düşünülür; ''Peki talimatlar olmadan bekçi işini nasıl yapacak'' Bir planlama birimi kurulur ve planlamayı yapmak üzere, 750'şer TL maaşla iki kişi işe alınır. Bir süre sonra ''İşleri yapıp yapmadıklarını nasıl kontrol edeceğiz'' diye düşünülerek, 1.000'er TL maaşla iki denetmen işe alınır. Biri denetim yapar diğeri raporları yazar. Bir süre sonra'' Bunların maaşları hesaplanıp nasıl ödenecek ''diye tartışılır ve 1.500'er TL maaşla bir mali müşavir, bir katip, bir de istatistikçi işe alınır. Bir süre sonra ; ''Peki bunlardan kim sorumlu olacak.'' diye düşünülür ve 5.000 TL maaşlı bir müdür ve 3.000'er TL maaşla iki de müdür yardımcısı işe alınır. Bir süre sonra, ülkede ekonomik kriz çıkar ve bütçedeki masrafları kısmak için bekçi işten çıkartılır.

Eğer art niyet yoksa (ki olduğu herkesin malumudur) ikinci bir ihtimal Sivas Şubesinde seçim çalışması dışında başka bir iş yapmayan ve sendikadan maaş alan ikinci profesyonel (eş başkan), seçim sürecinde yapılan hesapsız, kitapsız harcamalar falan derken (4 yılda 4 milyon, Eylül ayında ise yaklaşık 300 bin TL) bütçe zora girince çareyi emektar çalışanı işten çıkarmakta bulmuşlar. Bütçeyle ilgili kısım doğru ancak bu çalışanın işten çıkarılmasındaki asıl neden bütçe değil tabi ki. Asıl sebep, eğitim çalışanı olan yakınlarının mevcut yönetime destek vermemesi ve olayın kişisel hesaplaşmaya dökülmesidir.

Hesapsız Harcamaların Hesabı Verilmeli

Eylül ayı içerisinde sendikadan yapılan harcamaları yazılı talep etmemize rağmen cevap vermeyen yönetim, seçim sürecinde üye aidatlarını yemek programları, ilçeleri ikna organizasyonları ile gazete ve televizyonlara dağıtırken bu kardeşimizin aldığı asgari ücreti kendisine çok görmüşlerdir. Her televizyon programı için kaç lira ödedikleri, aleyhlerinde haber yapılmasın diye sus payı ödedikleri yüklü miktarlar, lehte haber yapılması için verilen paralar ortadayken ve bunu genel kurulda kendilerine sorduğumuzda mali işlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Muammer Karaman’ın divan başkanı sıfatı ve yanlı tutumuyla (üzerine vazife olmamasına rağmen) " bizim her şeyimiz şeffaftır, kendimizi denetletmek için firmalara yüklü miktarda paralar ödüyoruz." açıklaması sendikacılıkta geldiğimiz son noktayı açıkça göstermektedir. Çalışanların hak ve menfaatlerini koruma, hakkın ve hakikatin yanında durma gibi asli görevlerini unutarak garip gurebayı ekmeğinden eden, kişisel hesaplarına kurban eden bir zihniyeti kınıyoruz. Bu anlayış, Mehmet Akif İnan’ın bizlere bıraktığı emanetin anlayışı olamaz. Hele onu işten çıkararak yerine ahbap çavuş ilişkisi ile birini alma düşüncesi ise ne sendikamızın felsefesine ne de insanlığa yakışır bir durum hiç değildir. Sendika aracını 6 yıldır kendi özel işlerinde kullanan, yakıtını sendikadan karşılayan, kendi çevresini sendikadan yedirip içeren, kendilerine oluşturdukları konfor alanını kaybetmemek adına her şeyi mubah gören ve bizim ödediğimiz aidatlarla bize zulmeden bir yapının artık destekçisi olmayacağız. Gerek genel merkez, gerekse Sivas şube yönetiminin gerçek sendikacılıktan uzaklaşarak artık bunu bir meslek ve geçim kaynağı olarak görmeleri, üç dönem kuralını kaldırarak, il seçimlerine müdahale ederek ve koltuğu sağlama almak için her türlü yolu deneyen dolgun maaşlı birer memura dönüşmeleri, üyeler üzerinde oluşturdukları baskı, tehdit ve şantajla teşkilat içerisinde vesayet oluşturma çabalarına hiç bir şekilde payanda olmayacağız.

Öğretmenin itibarını yeniden kazanma hususunda kılını bile kıpırdatmayan ancak 24 Kasımlarda hamaset söylemleri ve süslü cümlelerle gazetelere ücretli beyanatlar veren, seçimler bittiği için, küçük bir öğretmenler günü hediyesini, bir çiçeği bile üyesine çok gören, koltukta bir süre daha kalabilmek için her türlü yola başvuran bu zihniyeti tüm öğretmenlerin, eğitim çalışanlarının ve kamuoyunun vicdanına havale ediyoruz."




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —