BAYRAK 3VE DUA OLUP GÖKLERE YÜKSELEN ŞAİR: ARİF NİHAT ASYA
?Yollarda bugün şiir, yarın tarihiz.? ?Ruh Hakk´ın ve beden arzındır/Biri gökler, biri yer teslimi/Bu küçük mirasın/ Böyledir, böyle olur taksimi.? Diyen Arif Nihat Asya´nın da boynu kader ve ölüm karşısında büküktü.
Türk edebiyatının ve Türk milliyetçiliğinin bu önemli ismi çok sevdiği ve uzun yıllar kaldığı Adana´nın kurtuluş günü olan 5 Ocak 1975´te hayatını kaybetmiştir.
Baba soyu yoluyla Tokatlı olan bu büyük şairin ömrü huzursuzluk ve sürgünlerle geçmiştir. Ancak yılmamış, yıkılmamış tavizsiz bir şekilde ?Arif? olmuş ?Kalk yiğidim, yine dağbaşını duman aldı/Parçalandı bir kıtanın toprakları/Aslan payını aslan olmayan aldı /Kalk yiğidim, yine dağbaşını duman aldı.? Mısralarıyla başlayan şiirinde ?Türk´ü ve Asya?yı gönlünde yaşatmıştır. Bayrak olmuş göklerde süzülmüştür.
Arif Nihat Asya;
BAYRAK
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü, Şiiri dolayısıyla ?Bayrak şairi?miz olmuştur. Şehitler tepesi boş değil/Biri var bekliyor/Ve bir göğüs, nefes almak için/Rüzgar bekliyor/Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye/Yattığı toprak belli/Tuttuğu bayrak belli/Kim demiş meçhul asker diye? Dizeleriyle de Türk bayrağına rüzgar olmuş değmiştir. Arif Nihat Asya; ?Nerede kaldı o çağlar ki, analar kurt doğururdu/Hilkât, insan çamurunu destanlarla yoğururdu.? Dizelerinin geçtiği şiiriyle destanlar çağına özlem duymuş ve yol olmuştur. Arif Nihat Asya; ALPARSLAN Torunlarım dört yana, kol kol, gitsin; Şiiriyle tarihe ses olmuştur. Arif Nihat Asya, daha bir çok eseriyle, kendi olmasıyla, kendine koşmasıyla Fatih olmuş, yelken biçmiş yelken dikmiştir. ?Sinan´da kubbeyle minare olmuş? kubbelerde göstermiştir kendini. ?Koku, tad, sıcak... sende her aradığım vardı/Seni soğuk bulanlar, ısıtamayanlardı.? Dizeleriyle aşk olmuş, sevgiliye değmiştir. Arif nihat Asya; AĞIT Ağlayın, parmakları nur
Şiiriyle de sanki bugünleri anlatmıştır. Tarihle konuşmuş, yüreğe elifler çektirmiştir. Ağlatmıştır. Elsizlere el,dilsizlere dil ver yeniden, Dizeleriyle Tanrı´ya seslenirken, Naat´ta ?Bulutlar kanat, rüzgar kanat; Hızır kanat, Cibril kanat, Nisan kanat, bahar kanat; Ayetlerini ezber bilen yapraklar kanat.. Açılsın göklerin kapıları, açılsın perdeler, kat kat! Çöllere dökülsün yıldızlar; Dizilsin yollarına Yetimler, günahsızlar! Çöl gecelerinden, yanık türküler yapan kızlar sancağını saçlarıyla dokusun; Bilal-i Habeşi sustuysa ezanlarını Davut okusun!? mısra mısra pervazlara konan güvercinler gibi Muhammed´e koşmuştur. Arif Nihat Asya, ?Siz büyük Türkiye´yi gerçekleştirecek olan Ülkücüler! Siz Oğuzların, Kür Şadların, Alparslanların, Fatihlerin, Yavuzların, Abdülhamidlerin, Yunus Emrelerin, Mevlanaların, Hacı Bektaşların, Sütçü İmamların, Dilşad Sultanların, Nene Hatunların, Gevher Nesibelerin, Malhun Hatunların torunları olan Ülkücüler; ´Gafillerin ardında Allah´ı anan; kaçanların ardında vuruşan, ölüler arasında diri olan gibidir.´ Kutlu Peygamber sözünün muhatabı olmak için çalışın. Yolunuz açık olsun. Cenab-ı Allah, taşıyamayacağımız yükü omuzlarımıza yüklemesin. Yüce Yaradan kendi dini için gayret eden herkese yardım etsin.? öğüdüyle ülkünün sesi, ülkücülerin ruhu olmuştur. Ve Arif Nihat Asya; Biz,kısık sesleriz...minareleri, Duasıyla yalnız Tanrı´ya el açmış, ona yakarmış ve ona dua olup yükselmiştir. Arif Nihat Asya kıtası, insanı, ruhu, imanı, tarihi adına yaşamış ve sure sure, ayet ayet, mısra mısra çok sevdiği yaradanına bir şeb-i arus vakti kavuşmuştur. Hainlere ve Türk düşmanlarına karşı da yine son sözü Arif Nihat Asya´nın diliyle söyleyelim. ?Onlar, ?Lütfen!´ den anlamaz; ?ulan!´dan anlar. Onlar, çiçekten anlamaz, dikenden anlar? Güvercinden, kelebekten değil; doğandan, kartaldan anlar. Ve onlar, kanattan anlamaz; gagadan anlar, pençeden anlar. Onların kitap mantığından değil, Afyon, Kocatepe, Dumlupınar mantığını anladığını biz, kırk yıl önce biliyorduk; fakat, unutmuşuz. Bu bilgiyi tazelemek için harcadığımız aylar, onlara, bile bile vakit kazandırmamız gibi oldu. Onlar, şarkıdan anlamaz; türküden, ağıttan anlamaz, belki marştan anlar. Onlar, yaydan anlamaz; oktan anlar. Ayrıca dil döküp durduk?Onlar, dilden anlamaz, elden anlar. Anlaşmak için el uzattık; bunu el açmak sandılar?Düşünmedik ki tokatla, yumrukla beslenmeye alışmış olanlar, el işaretinden değil; tokattan yumruktan anlar. Onlar, soğuk kanlılıktan anlamaz; öfkeden anlar. Onlar, aydınlıktan anlamaz; ateşten anlar. Onlar, ipekten, kağıttan değil; demirden, çelikten, kurşundan anlar. Onlar yazışmadan, çizişmeden, buluşmadan, görüşmeden anlamaz; dövüşmeden anlar?Yanlarında Kıbrıs konusu açıldığı zaman, suç kendilerindeymiş gibi, asker dostlardan kiminin yüzü öfkeden, kiminin utançtan kızarıyordu; karacısı da, havacısı da, denizcisi de pek iyi biliyordu ki,Kıbrıs´ ta meydanı boş bulanlar, uçurtmadan, balondan anlamaz; roketten anlar?Altı ayın acısını üç saatte çıkardığımız doğrudur?Altı ayı tebrik etmem; üç saati tebrik ederim. Onlar, önsözden anlamaz; sonsözden anlar.? Ruhu şad olsun.
|