DOSTOYEVSKİ´nin SİBİRYA sürgününde yazdığı ?Ölüler Evinden Anılar? kitabı dünya edebiyatının bence baş yapıtı. Bu eser yazarı, karanlık bir kişilik yapmaya yeteceği gibi, karanlık kişilikler içinden sıyrılıp filozof yapan bir anlam da çıkarabiliriz.
Yazar hapishane deneyimlerini aktarırken, hapishaneye ait olan bir köpeğin davranışları dikkatini çeker.
?Köpeği takibe alır ve yanından geçen her mahkumun onu tekmelediğini gözlemler. İlginç olan şey, köpeğin mahkûmlardan kaçmaması ve yanına bir mahkum yaklaştığında eğilerek tekme pozisyonu almasıdır. Köpeğin yanından geçen her mahkûm köpeği tekmelemekte ve köpek buna bir tepki vermemektedir.
Dostoyevski de, bir gün köpeğe yaklaşır ve onun başını okşamaya başlar. Köpek bir süre şaşkın şaşkın ona baktıktan sonra, hızla yanından uzaklaşır ve acı acı havlar.
Önüne gelen mahkumun tekmelediği köpek, o günden sonra nerede Dostoyevski´yi nerde görse ondan kaçar ve ona bir daha yaklaşmaz.?
DOSTOYEVSKİ´nin bu tasviri, günümüz insanı üzerine bir düşünceler silsilesinin de bir göstergesi doğrusu. Bu aslında ?bir karakter tipolojisidir, köpek değil??
Yaşam boyu sevgi ve merhameti görmemiş ve devamlı ezilmiş insanları da anımsatması hiçte yabana atılır bir düşünce değil...
Zaten hep öyle değil midir? İyilik ettiğiniz insanlar üzerinde bu tasviri somutlaştırırsanız, tıpa tıp bir değerlendirmenin de ortaya çıktığını görürsünüz.
İyilik yaptığınız nice insanın içinde, size karşı bir saygı beslemesi gerekirken, içten içe size kin duyar. Bunun temelinde yatanda , değer görmenin ona verdiği dayanılmaz ağırlıktır...
Horlanmaya, aşağılanmaya, iteklenmeye alışmış bir insanın değer görmeyi kaldıramaması, günümüzde en çok yaşanan bir durum değil midir?
?SEVGİ AÇI? bir insan kitlesi içinde yaşadığımızın da bir göstergesi bunlar. Pek çok insanın, ?horlandıkça, kendisini hor gören kişiyi tapınacak oranda kutsaması? yaşadığı kişilik sorununun da maalesef bir nişanesi...
İyilik ettikçe size kin biriktiren, onure ettikçe, sizden nefret eden ?cehennemi içinde taşıyan? nice insan yığınları, her bir yanımızı çevirmiş durumda.
?Tekmelendikçe mutlu olmaya, hor görüldükçe kendini hor göreni kutsamaya? odaklı ne kadar çok insancık, gölge bile oluşturamadan etrafımızda dolanmaktadır.
Çünkü sevgiye, değer verilmeye, alışmamış insanlar, kendilerinin önemsenmesini kaldıracak güçten de yoksun sayılırlar. Onların terazisi, kendilerine veren değeri tartmak şöyle dursun, anlamını bile çözemez.
Yaralanmış kişilikleri, onure olmamış guruları, kendini gerçekleştirememiş yaşamları, gördükleri ve kendilerine ulaşan güzelliklerin hazımsızlığına neden olur.
Bu tür insanlar hayat boyu ?kendilerini tekmeleyecek insan? ararlar. Tekmelendikçe, tekme sahibini kutsayarak alışkanlık haline gelen köleliklerinin de devamını sağlarlar.
Tekmesiz yaşamak onlar için adeta zül olur. Kölesi oldukları küçük çıkarlar ve küçük korkular onların ruhlarını çepeçevre sarmakla birlikte, onlara uzanan yardım eline, merhamete, düşmanmış gibi bakarak, köleleşmiş ruhlarının ihyası için kendilerini hor görecek insanlar arar dururlar?
Yaşamları boyu ?reçel tabağından bir tadımlık reçel almak için reçele saplanan sinek gibi? bu küçük çıkar bataklığında yok olup giderler. Ne bir iz bırakırlar hayatta, ne de onurlu bir duruşu sergilerler?
Kadın olsun erkek olsun, yaşam boyu hırpalanmış kişiliklere uzanacak bir iyi niyet eli, onların asıl cehennemi hükmünde kalır ki en üzüntü verici olan da budur.