EMEKLİLİKTE “KAŞ’A” TAKILANLAR...
Şu sıralarda, televizyon kanallarında ilginç bir reklam filmi izliyoruz, daha doğrusu izliyorduk. Bir banka, emekli maaş promosyon tutarını on bin liraya çıkarmış. Emeklilere, bu para ile tatilde Kaş'a takılın, deniyor. Bozdur bozdur harca tadında bir reklam…
Son yıllarda gördüğüm, en yaratıcı hayal-kurgu reklam filmlerinden birisi… Filmin sloganı daha da yaratıcı… “EMEKLİLİKTE KAŞ’A TAKILANLAR.” Belli ki EYT ‘den ilham almışlar.
Emeklilerin yaşadığı sefalet, ancak bu kadar güzel bir ironi ile anlatılabilirdi…
Türkiye de şöyle ya da böyle, emekli edilen milyonların büyük bir kısmı, bırakın emeklilikte Kaş’a takılmayı, bütün ömürleri boyunca, hiç Kaş'a gitmişler mi acaba?
İç Anadolu’nun köylerinden şehirlere yığılmış, yıllardır oy verdikleri liderlerine kara sevdaya tutulmuş milyonlar, acaba tatilin ne demek olduğunu biliyorlar mı?
Bu insanların görmedikleri, bilmedikleri, hayalini bile kuramayacakları bir eylem için, on bin lira ile Kaş’a tatile gitmelerini söylemek, abesle iştigal…
Türkiye de, emekli olmuş ya da emekli çağına gelmiş insanlara bir sorun bakalım… Bu yaştan sonra, bu ülkede, bu şartlarda yaşamanın anlamı nedir?
Kimine göre ele avuca düşmemek, kimilerine göre de, bu dünya da iken öbür dünyada ki cennetin hayalini kurup, kendilerini hurilere hazırlamak…
Siz hiç, emekli olunca dünyayı gezmek, hayatın güzelliklerini yaşamak, kalan üç günlük ömründe dünya nimetlerinden yararlanmak veya şu dünyada kalıcı bir eser bırakmak istiyorum diyen, bir emekli gördünüz mü?
Emeklilerin çoğunluğu, millet bahçelerinde veya şehirlerin merkezlerinde yapılan camilerin avlularında, sosyalleşmeye çalışıyor... İktidar, her şehre millet bahçelerini, camileri boşa yaptırmıyor yani...
Fransa kraliçesi Marie Antoniette, 1789-1799 Fransız devrimine giden yolda, açlıktan kırılan halk için “ekmek bulamıyorlarsa, pasta yesinler” demiş... Günümüz Türkiye'sine, ne kadar da benziyor…
Büyük bir paradoksun, tam ortasında yaşıyoruz...
Eskiden köylerinde yağ kuyruğunda beklediğini iddia eden, gençlere çıkar telefonuna bakacağım diyen, artık kahvehaneye bile gidemeyecek durumda olan, halk ekmeğin önünde ekmek kuyruğuna, et süt kurumunun önünde ucuz et kuyruğuna giren milyonlar, kendilerinin seçtiği her kademede ki yöneticinin milyonluk arabalarla gezmesinden, manda yoğurdu ile Medine hurması yemesinden, Paramount otellerinde tatil yapmasından, bir defa dahi geçemeyecekleri köprülerin varlığından mutlu oluyorlar…
Bütün bu paradoksal yaşamı normal kabul eden, kendilerini yöneten liderlerine karşı kara sevdaya tutulmuş, maalesef körü kürüne ve inadına inanmışlar var…
Bu insanlara, Kaş'ta tatil yapın demenin bir anlamı olabilir mi? Belki de bu yüzden, reklam filmi, sessiz sedasız yayından kaldırıldı...
İnsanlara, hiç görmedikleri, yaşamadıkları, hayal bile edemedikleri bir hayatın renklerini anlatamazsın… Çünkü görebilmek için ışık lazım, göz lazım, beyin lazım, eğitimli zekâ lazım…
İnanç, sorgulanmadan kutsallaştırıldığında ise bunların hiç biri lazım değil…
Muaviye, yüzlerce yıl önce kendi taraftarlarını, erkek bir devenin dişi bir deve olduğuna inandırmış ve bunu zaten ispat etmişti…
Tacettin KEPENEK