GÜNEŞ ISITINCA
BAYRAM
Eski bayramlara atıfta bulunulur. Ne kadar güzel olduğu ve nasıl güzel yaşandığı ile ilgili. Halbuki hatırladığımız çocukluğumuzun lezzeti ve keyfidir. İşte yeni nesil çocuklar ve bayramın tadı.Bir ev düşünün. Çocuklar bayram ziyaretine geliyorlar. Kolonya, çikolata,tatlı,kahve, çay. Bu klasiklerden sonra evin babaannesi ve dedesi çocukların yaşına ve cinsiyetine göre bebekler, arabalar, zeka küpleri vb. onlarca oyuncağı gelen bayram çocuklarına armağan ediyor. Masanın üzerinde onlarca kitap imzalanmış, geleceğin büyükleri seçtiği kitabı alıyor. (Ben de el öpme faslından sonra bir tane aldım.) Bu üç beş bayramdır böyle devam ediyor. Ev her bayram yetişkinlerle beraber çocuk ziyaretçilerle dolup taşıyor. Evlerine döndüklerinde bayram tılsımlı bir hatıraya dönüşüyor. Karşılık beklemeden verilen her şey anlamlıdır. Geleceğe aktarılacak değerler önce çocukların zihinlerine yerleşmelidir. O zaman her bayram hatırası anılmaya ve hatırlanmaya değer olur.Bu çocukların bayramlarında iz bırakan bu babaanne ve dedeyi, oyuncakların ve kitapların esas fikrini ve teminini sağlayan kişiyi tebrik ediyorum.Güzellikler hep çoğalsın.
***
PAY
Hep şikâyet ediyoruz. Dışarıda güvensiz ortam. Haklıyız da. Çevremiz ; gözlerine , saçlarına, giyimine, tavrına baktığımızda bizi ürküten, korkutan farklı tarzlarda insanla dolu.Verdikleri zararları görüyoruz.Kendimizi hep onların dışında tutuyoruz. Aman diyoruz birbirimize. Çocuklarımıza sakın onunla konuşma, uzak dur. Dışarıda sakın onların yanından geçme. Onlara karşı kızgın, aşağılayıcı, korku, nefret dolu halimiz.? Nereye kadar? Sokaklarda sayıları her geçen gün artan, okumayan, iş güç sahibi olmaktan uzak, vasıfsız, gayri meşru yollarda çarkların çeviricisi çocuklar, gençler.Çoğu kimimizin komşusu, kimimizin öğrencisi, kimimizin akrabası, arkadaşı değil miydi?Onların doğumundan bu noktaya gelene kadar geçen zaman diliminin şahidiyiz.Aile içi şiddet, anne-baba ayrılığı, anlaşmazlık, maddi olanaksızlıklar ve daha birçok etken. Durup dururken bu noktaya gelmedi bu çocuklar. Yalnızlığa, acımasızlığa, suça doğru yol alırken hepimiz ordaydık. Bilinen denizyıldızı hikâyesini hatırlayalım.
DENİZ YILDIZI
Yazı yazmak için okyanus sahillerine giden
bir yazar, sabaha karşı kumsalda dans eder
gibi hareketler yapan birini görür.
Biraz yaklaşınca , bu kişinin sahile
vuran denizyıldızlarını, okyanusa atan genç bir
adam olduğunu fark eder. Genç adama yaklaşır:
- Neden denizyıldızlarını okyanusa atıyorsun?
Genç adam yanıtlar;
- Birazdan güneş yükselip, sular çekilecek.
Onları suya atmazsam ölecekler. Yazar sorar;
- Kilometrelerce sahil , binlerce denizyıldızı var.
Ne fark eder ki?
Genç adam eğilir, yerden bir denizyıldızı
daha alır, okyanusa fırlatır.
- Onun için fark etti ama...
Biz ne yaptık? Birinin başını okşadık mı daha küçükken. Ailesi, yuvası çatırdarken omuzuna güven veren bir el olabildik mi? Hayaller kurmasına yardım edebildik mi acı çekerken. Maddi kaygılarına katkıda bulunabildik mi? En basit ; elinden tutup bir işin ucundan tutturabildik mi bir kez güvenmeyi deneyerek.Doğru yolu bulmayı becerene kadar inatlaştık mı? Örnek olduk mu? Önüne dikildik mi batağa çekmeye çalışanların.Bütün bunlar gözümüzün önünde oldu.Şimdi parmakla işaret edip ötekileştirmek kolay.Her birimiz onlar için az şey yapsaydık;şimdi bizi ürküten, kötülük bataklığındaki binlerce genç duvarla mücadele etmekten daha az emek harcamış olurduk. Sadece birini kurtarmak uğruna bile değmez miydi?
***
YADIRGIYORUM
Bayram yolculuğu sırasında şehirlerarası yolların bile şehir içi trafik gibi seyrettiğini bizzat yaşadık.Acil durumlar için kullanılması gereken emniyet şeritlerini fütursuzca kullanan insanlar gördüm. Milim milim ilerlerken sinirleri yıpranmış insanlara inat emniyet şeridinde hızla ilerleyip radar ve polis noktalarına yaklaşırken araçların önüne girmeye çalışan sürücülerden biri, kendisine tepki gösterilince camını açıp ?Sana ne kardeşim kullanırım, gerekirse cezamı da paşa paşa öderim? dedi. Camı açıp konuşacak kadar arsız. Başkasının hakkını hiçe sayacak kadar rahat bu kişinin hak ve insanlık anlayışına bakın. Mutlaka benzer olaylarla siz de karşılaşmışsınızdır. Esas dikkatimi çeken, yüzünü iki eliyle kapatmış, başını diğer tarafa çevirmiş yan koltukta oturan hanımefendiydi. Başka sözüm yok.
***
KÜÇÜK BİR HAYALARASI
Yaz günlerindeyiz. Kimi tatilde, kimi çalışıyor. Memleket meselesi hassas ve yoğun. Karışık kafalar, korkular,sinirler yıpranmış.Bunca yorucu, acılı günlerden sonra utanıyor insan sevinmeye, gülmeye.Küçük bi hayal arası istiyorum . Hastalıksız, yassız , acısız.Çiçekli- böcekli, çayırlı- çimenli, semaverli- çaylı, günbatımlarının kızıllığında dertsiz tasasız.Uzanıp bir ağaç dibine ağzımda ince bir ot çiğniyor, üflediğim karahindibağın tüylerinin arkasından en sevdiklerime doğru bakıyorum.
***
SEVDİĞİM SÖZLER
Bazen arkasına dönüp bakması gerekir insanın; nereden geIdiğini unutmamak için.
Şems-i Tebrizi