Züleyha Üstün


GÜZEL ADAM HİKAYELERİ


                                                  GÜZEL   ADAM  HİKAYELERİ

    Her gün televizyonlarda üçer beşer yer almaya başladı kadın cinayetleri, çocuk tecavüzleri. Sanki her bir olaydan sonra bu adamlar benzer hikayelerin  acımasız kahramanlarına dönüşüyorlar.  Devletten yardım alan kadınlar uzaklaştırma kararına rağmen bir türlü uzaklaşamıyorlar ve her biri aynı benzer sonla çaresizce ölüyorlar. Böylesine ters, insani durumdan uzak karakterler  gündemde oldukça,  paylaşıldıkça ; yapılanlar öğrenilmiş bir davranışa dönüşüyor sanki.  Erkekler  yürütemedikleri  aile hikayelerinde kendisinden ayrılan  kadınların esaret ve korku dolu  kabusları oldular, olmaya da devam ediyorlar. Kendine yol açmak, yeni bir hayat çizmek yerine, hazımsızca  gerilerek  karşısındakinin hayatını karartmak büyük haksızlık. Ya taciz, şiddet olaylarında yer alanlar. Boyutları mide bulandırıcı, öfke ve nefret duygularına dönüşüyor haklı olarak. Kim kabul edebilir ki insanlığa sığmayacak hasta davranışları. Hapse girsem de birkaç yıla nasılsa çıkarım rahatlığı da cabası. Can bu kadar hesapsızca harcanmamalı . Bu konuda üst seviyede  yaptırımlar ve  cezalar uygulanmalı.  Olumsuz erkek hikayeleri zaman içinde toplumda negatif bir tavra  dönüşmeye başladı. Kadınlarda : Güçlü durmak, özgüvenli olmak haklarının farkında olmak ezilmemek, eğitimli olmak  gibi bazı haklı tutumlar zamanla diklenmeye meydan okumaya, nefrete  dönüşmeye başlarsa durum farklı boyutlara doğru gitmez mi? Halbuki kadın ve erkek toplumu ayakta tutan aile mevhumunun temel direkleridir.  Güç gösterisinin, çarpışmasının odağı değildir. Olumlu yanların birbirini güçlendirdiği, negatif özelliklerin törpülenerek orta yolun bulunduğu ve huzurla ifade edilen hassas bir noktadır. Bir ülkenin teminatıdır. Sağlıklı nesillerin  aktarıcısıdır. Toplumsal değerlerin temsilcisidir. Bu yüzden  olumsuz, yaralayıcı hikayelerden bakış açımızı  güzel adamların hikayelerine  çevirmemiz gerekir. Televizyonlarda, sosyal medyada böyle hikayeler görsek, okusak dinlesek, paylaşsak ruhumuzu ısıtan bu güzel adamların  hikayeleri  cahil ruhsuz, acımasız adamlara yol yordam gösterir mi?  Acıtılan, incitilen kadınların ve hatta insanlığımızın  yaralarını sarmaya başlar mı acaba?

?Eşinin yattığı yoğun bakımım önünde ağlarken kendisini  teselli eden doktora? Kimsem yok her şeyim içerde yatıyor .?diyen güzel adama selam olsun. ?

?Karısından boşandıktan sora evini üç çocuğuyla karısına bırakan  her gün sabahları gelip çocukları okula götüren öğretmenleriyle sık  sık  görüşen adama helal olsun.?

?Otobüste genç bir kıza uygunsuz hareketlerde bulunan yarı yaşlı adama ?Sizler gibilerin yüzünden bizler de töhmet altında kalıyoruz  diye otobüsü durdurup adamı aşağı indiren beyefendilere bravo.?

? Minübüslerde,  otobüslerde ayakta sıkış tıkış giden kadınlar için gençlerden yer isteyen zarif adamlara teşekkürler.?

?Sabah erkenden sobayı  yakıp eşini ondan sonra uyandıran düşünceli adam   sen kahvaltı sofrasının baş tacısın . Kıymetin biline??

Harama göz ucuyla bakmayan, evine helal lokma getiren, yuvanın çorbasını alnının teriyle kazanan karısını çocuklarını kimselere muhtaç etmeyen temiz yürekli adamlar, Sizin kazandıklarınıza kanaat eden ve olanla yetinen kıymet bilir kadınların da hakkını teslim ederek yolunuz açık ola.

Yaşlı bir adam, sabah erken evinden çıkmış, yolda ilerlerken, bir bisikletlinin çarpmasıyla yaralanmış. Sokaktan geçenler en yakın sağlık birimine ulaştırmışlar. Hemşireler, önce pansuman yapmışlar ve ´biraz beklemesini ve röntgen çekerek her hangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini´ söylemişler. Adam  huzursuzlanmış;  acelesi olduğunu, röntgen istemediğini söylemiş. Hemşireler merakla acelesinin nedenini sormuşlar. "Eşim huzur evinde kalıyor. Her sabah birlikte kahvaltı etmeye giderim, gecikmek istemiyorum" demiş. "Eşinize haber iletir gecikeceğinizi söyleriz" deyince. Yaşlı adam üzgün bir ifade ile "Ne yazık ki karım Alzheimer hastası hiç bir şey anlamıyor,hatta benim kim olduğumu dahi bilmiyor" demiş. Hemşireler hayretle "Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz?"diye sormuşlar.

 Adam buruk bir sesle "Ama ben onun kim olduğunu biliyorum."  diyen vefalı amca sen ne güzelsin.

Hep birlikte paylaşalım çoğalsın iyilikler?

KORKMAK

Uzun yıllar önce bir deprem sonrasında bir siyasetçi şöyle demişti : ?Ülkemizin yüzde doksanın altı çürük. Bu böyle bilinsin.? Yıllar sonra  bugün orta dereceli bir deprem sonrasında  okulda  evindeki buzdolabının düştüğünü, duvarların çatladığını, merdivenlerin hasar gördüğünü söyleyen çocukların gözlerindeki endişe ve korku. Şimdi onları nasıl teselli edelim: ? Betondu salıncak  gibiydi istemeden sallandık,sallanacağız. ? ? Hadi korkmayalım. ? desek rahatlatabilecek miyiz? Ya daha büyük sallantılar için? Zeminler, binalar, faylar, korkutucu .  Kaygı dolu zamanlardayız, ölümün yüzü soğuk. Hakkımızda hayırlısı demeden önce  yapılacak çok şeyler vardı belki? Bir gün sonra mı, bin gün sonra mı bilinemiyorsa ? Zamanı geriye döndürüp geçmişten başlayamayacağımıza göre bundan sonrası için  kaybedecek bir saniye bile yok.

SONBAHAR

Havalar mı soğudu. Ne o sırtındaki kırmızı hırka ?  Sonbahar hüznüne ortak esintiler mi var. Gün batımlarında yaz hatıraları zihinlerde? ne çabuk geçmiş zaman.İşte yine eylül.  Görebilecek miyiz Allah bilir yeniden bahar kelebeklerini, ilk yaz çiçeklerini.

Hanımların bereketli güz hazırlıklarında saatler salçayı kurtulmuş fasulye geçiyor. Bir güz klasiği  yine yeniden.  Bir hengame  bir telaş.  Pek zengin kilerler. Raflarında sıra sıra rengarenk kavanozlar. Kapaklarını iyi sıksın gençler. Reçeller, pekmezler, turşular. Ömrümüz varsa, nasipse bu kış da karnımız tok?

GÜLÜMSEDİKLERİM

Sabah apartman kapısından çıkarken ayağımın dibine gelen kediler. Bir canlıya benden zarar gelmeyeceğini  hisettirdiğimi düşünmek. Gülümsüyorum.Az şey mi?

İşe giderken geçtiğim  sokaklardaki değişmeyen kokular. Lokantalardaki sabah çorbaları. Pastanede taze poğaça kokusu  (Bunu daha sonra geniş anlatacağım ) nalburların kapı önü malzemeleri, sabah dükkanı erken açan ara sokak marketleri. Her sabah geçiştiğimiz tanıdık yüzler. Sokakların pırıl pırıl temizlikçi abileri .  Yaşayan bu canlılık? Herkesin  her gününü Allah hayırlarla tamamlasın inşallah.

YADIRGADIKLARIM

Kendimiz için istediklerimizi başkalarına layık görmeyip ?Bana bir şey olmasın da kime ne olursa olsun? diyorsak  insanlığımız kayıp vicdanlar hurdalığındadır.

 Evinin çöpünü  köşedeki komşu  apartmanın önüne sessizce bırakan insanlara baktıkça garipsiyorum.Yüzsüzlük kol mu geziyor ne?  Zira çöp konteynırlarının yerini kediler bile biliyor.

Çocuk seslerine tahammül edemeyen  mahalle büyükleri: ?Neşeli çocuk sesleriyle kuş seslerinin eksik olduğu bir mahalle çoktan ölmüştür.?

SEVDİĞİM SÖZLER

Her şeyin son bulabileceği akla gelmiyor artık. İlerleme kavramı bizleri kıyamet körü yaptı. (GUNTHER ANDERS / İnsanın Eskimişliği)

 Beton salıncaklarda sallandık .Hayatımızın çaresizce son bulacağından başka bir şey düşünemez olduk.  (ZÜLEYHA ÜSTÜN ŞENER / An-ı Zaaf)