Hac hediyelerimiz: Tesbih, takke, seccade
Peşinen söyleyelim ki hediyeleşmek güzel ve Resulüllah tarafından da teşvik edilen bir davranış biçimi ancak hacılarımızın hediye külfeti neredeyse onlara bir hac külfetine mal oluyor. İnsanlar ziyaretlerine gelecek yakın eş, dostlarına bir şeyler vermek zorunda olduklarını düşünüyorlar. Şayet vermezlerse işin adı; “hacdan geldi de bir tespih bile getirmedi” oluyor.
Bazı hacı adaylarımızdan hacca gidecek kadar param var ama hediye ve yemek masrafının altından kalkamayacağım için hacca gitmekten vaz geçtim diyenlere şahid olmuşluğuz vardır. İncik boncuk türünden çokta kıymetli olmayan hediye ve yemek olayının hacla hiçbir alakasının olmamasına rağmen insanların yılmasına ve bezginliğine sebep olmaktadır.
İşin garip tarafı başlıca hediye kalemini oluşturan estetik ve ekonomik değeri de bulunmayan seccade, tespih ve takkelerin neredeyse tamamı Çin malı. Eskiden bu malzemeler hicazdan getirilirdi ve ora ekonomisine bir katkı sağlardı. Şimdi hacılar hac öncesi bu hediyelik eşyaları kendi memleketinden alıyor, dönüşte sunuma hazır hale getirip hacca öyle başlıyor. Dolayısıyla bunlar ne oraların hatırası, ne de İslam’ın bir sembolüdür.
Yeri gelmişken söyleyelim, Resulüllah’ın ya da sahabenin tespih, takke ya da seccade kullandıklarına dair bir tek rivayet yoktur. Kullanılmasının caiz olup olmaması ayrı bir şey ama bu enstrümanların namazın asli unsurlarıymış gibi algılanması ve bir değer atfedilmesi kuruntudan başka bir şey değildir. Dolayısıyla bu eşyalar bir hac hediyesi olmaya da layık görülemez.
Tebrik ziyaretine gelen eş ve dostlara Zemzem ve hurma ikram etmekle yetinmek gerekir. Bunun dışındakiler incik boncuktan ibaret ve haccı zorlaştırmaktan başka bir işe yaramaz. Ticari açıdan da asli ihtiyaca yönelik bir alış veriş olmadığı için bu makul bir davranış değildir.
Hacıları ziyaret edenler külfetli olmamalı ve zemzemini içip, hurmasını yedikten sonra, beklemeden ‘Allah kabul buyursun, bizlere de nasip etsin’ deyip ayrılmalı.
Hac dönüşü yemek yedirme âdeti de haccı zorlaştıran hususlardan biridir. Bu adet birazda “el âlem ne der?” putuyla alakalı bir durum. Hali vakti yerinde olan yemek yedirsin bir şey demeyiz ancak, kıt kanaat hac tedarikini toparlayan kimselerde bu külfetin altına giriyorlar. Hatta işi o kadar ileri götürenler var ki, hac parası olduğu halde yemek masrafını karşılayamayacağı için hacdan vaz geçenleri görüyoruz.
“Hacca giden, gidip dönen bütün kardeşlerimizi muhabbetle selamlıyoruz. Onlardan hurma ve zemzem beklemiyoruz. Kalbimizi Mü'mine buğuzdan, zalime meyilden arındırabilmemiz için acı, hüzün ve umutla yıkanmış dualar bekliyoruz.”