Ömer YILDIZ

Tarih: 01.07.2023 18:08

HACC ve SOSYO- PSİKOLOJİK ANLAMI

Facebook Twitter Linked-in

Hacc ve Sosyo-Psikolojik Anlamı*

Hac, İslam’ın beş temel direğinden birisidir. Bedensel ve ekonomik fedakârlığı ve meşakkati gerektirdiği için sağlığı ve hali vakti yerinde olan mü’minlerin ömürlerinde sadece bir defa yapmakla sorumlu oldukları bir ritüeldir. Hac, Müslüman dünyanın her yıl uluslar arası en geniş katılımlı; kültürel, ekonomik ve sosyal sorunlarının konuşulup çözümler üretilmesi imkânını sağlayan genel bir kongredir. Daha doğrusu böyle olmalıdır.

Hac çağrısı, “insanlığa” yönelik bir çağrıdır. Hz. İbrahim’e “İnsanlığa hac için çağrı yap!” (22/Hac: 27-28) ayetinde de, “Ona ulaşmaya güç yetirebilen herkese Beyti haccetmek, Allah’ın insanlık üzerindeki hakkıdır” (3/Al-i İmran:97) ayetinde de bu vurgu açık olarak görülmektedir. Bu ayete göre şartları tahakkuk eden bir Müslüman’a hac ibadeti farzdır.

Haccın amacı, sırtında kefeni temsil eden iki parça bez ile henüz ölmeden bir tür mahşerin provasını yapmaktır. Yani ölmeden bir tür ölüme hazır olmaktır. İhram, tıpkı ölüm gibi herkesin statüsünü eşitler. Sırtına ihramını geçiren hacının diğer hacılardan tüm farklılığı ve toplumsal statüsü geride kalmıştır. Kişi normal elbiselerini çıkartıp ihram giymekle, elbiseleriyle birlikte tüm dünyasından, tutkularından ve kaygılarından da soyunmuş olur.

Hac, Ali Şeriati’ye göre; kişinin Allah'a doğru yükselmesidir. Âdem'in yaratılış felsefesinin sembolik bir gösterisidir ve pek çok şeyin de aynı anda gösterilmesidir. Bir yaratılış gösterisi, tarih gösterisi, birlik gösterisi, İslami düzen gösterisi ve bir ümmet gösterisi’dir.

Bu gösteride Allah, sahnenin yöneticisidir. Gösterilen tema, rol alan kişilerin hareketleridir. Âdem, İbrahim, Hacer ve Şeytan başlıca karakterlerdir. Sahneler Mescidü'l Harâm, haram bölge (mıntıka-i haram), Mes'a (Safa-Merve arası), Arafat, Meş'ar (Arafat'la Mina arasında hacıların gece kaldığı ve şeytan taşlamak için taş topladığı yer) ve Mina'dır. Gösterinin önemli sembolleri Kâbe, Safa, Merve, gündüz, gece, güneş ışığı, güneşin batışı ve kurbandır. Kostüm ve makyaj, ihram, halk ve taksirdir. Son olarak da bu gösterideki rollerin tek oyuncusu bir kişidir; yani sen!

Erkek ve kadın, genç ve yaşlı, siyah veya beyaz, ne olursan ol gösterinin en önemli karakterisin. Allah'la Şeytan arasındaki karşılaşmada Âdem, İbrahim ve Hacer'in rolü senin tarafından oynanır. Her yıl dünyanın dört bir tarafından gelen Müslümanlar bu büyük "gösteri"de yer almaya teşvik edilir. Bu gösteride herkes eşit kabul edilir. Hiçbir ırk, cinsiyet ve sosyal statü ayrımı yapılmaz.

Şeair, Kur’an’ın sırf hac için kullandığı bir kavramdır. “Semboller” demektir. Kur’an bu kavramı haccı ifade eden bir terkip olarak “Allah’ın sembolleri” (min şe’âirillah) şeklinde kullanır. Şu halde; Allah’ın sembolleri neyi sembolize ederler? Yani Allah bu sembollerle neyi anlatmak istemiştir? Allah bu simgelerle neye işaret etmiştir? Şeriati’ye göre sembolik davranışlar şeklinde cereyan eden gösteri hac günlerinde şöyle sahnelenir:

 

Mikat: Kefene girilen mekân

Gösteri Mikat'ta başlar. Bu noktada aktör/insan elbiselerini değiştirmelidir. Niçin? Çünkü kişinin elbisesi, kendisi kadar karakterini de örter. Bir başka deyimle, kişi elbise giymez zira elbiseler onu gizler. Elbiseler, model, tercih, mevki ve farklılığı sembolize eder. İnsanlar arasında "ayrılığa" neden olan suni sınırlar çizer. Pek çok durumda insanlar arasındaki ayrışma, "ayrıcalığı" doğurur. Daha açık bir deyimle "biz" değil, "ben" kavramı ortaya çıkar. "Ben", ırkımı, kabilemi, sınıfımı, grubumu, mevkiimi, ailemi, değerlerimi anlatmada kullanılır; bir insan olarak "beni" değil. “Ben”den kurtulmak için şimdi elbiseni çıkar. Onları Mikat'ta bırak. Düz, beyaz kumaştan yapılmış kefeni giy. Herkes gibi giyineceksin. "Aynılık" ortaya çıksın. Bir parçacık halinde kalabalığa katıl, bir damla olarak okyanusa dal.

Sahne, hüküm günü gibidir. Bir ufuktan diğerine bir "beyazlar seli" akar. Herkes kefen giymektedir. Cesetler Mikat'ta bırakılmış ve ruhlar buraya gelmiştir. Ne isimler, ne ırklar, ne de sosyal mevkiler bu büyük birleşimde bir farklılık meydana getirmez. Eşsiz bir birlik havası hâkimdir. Allah'ın birliğini ilan eden bir insan gösterisidir bu.

Lebbeyk: Sömürü ve despotizmden Allah'a yükselme

Allah'a koş! İhramlıyken, "lebbeyk" de. Allah seni çağırıyor. Artık O'na cevap verme ve tamamen itaat etme zamanıdır: "Lebbeyk [buyur] Allah'ım lebbeyk; hamd ve nimet senin için, mülk de senin için. Senin ortağın yok, lebbeyk!" Dünyanın sömürücü, dolandırıcı ve despotik süper güçlerini reddeden insanlar ünlüyorlar: "Lebbeyk, Allahumme lebbeyk!"

Hacc: Kâbe'ye değil, Allah'a doğru hareket!

Kâbe, İnsanlık için Allah adına, yeryüzünde sembolik bir merkez (5/Maide: 97), insanlığın yöneleceği hedef/kıble ve sığınak (2/Bakara: 125) anlamlarına gelir. Hacc ibadetinin (rükünlerinin) sembolik anlamları da bu çerçevededir. Tevhid inancının mabedi (22/Hacc: 26) ve “ulûhiyeti parçalayan ve insanın güçsüzlüğünü aşmak için yardım (36/Yasin: 74) ve güç (19/Meryem: 81), olsun diye yaratılan “put”ların sembolizmine karşı, kimliksiz “küp yapı” ile Allah’ın aşkın varlığını ve tekliğini ifade etmenin bir aracıdır.”

Sonsuzluğa doğru varmaya karar verdikten sonra hacca başlarsın. Hacc, Kâbe'ye doğru değil, Allah'a doğru sonsuz bir harekettir. Kâbe artık hiçbir şeyin yapılamadığı son değil, başlangıçtır.

Mekke'ye gelmeden önce kendi ülkende sürgün hayatı yaşayan bir yabancıydın. Ama şimdi, Allah'ın ailesine katılmaya çağrıldın. İnsanlık, dünyanın en kıymetli ailesi bu eve çağrılır. Bir fert olarak eğer kendini düşünüyorsan, kimsesiz, evsiz ve barınaksız bir yabancı olduğunu hissedeceksin. Bu nedenle, benliğinden gelen eğilimleri at; işte o zaman Ev'e girip aileye katılmaya hazırsın demektir.

 

Tavaf: Tevhid fikrinin kristalize hareketi

Tavaf, tüm dünyanın bir benzeridir. Bir parçacığın (insanın) yönlendirilişini içine alan tevhid fikri üzerine kurulmuş düzenin bir örneğidir. Allah, varlığın merkezindedir; bu bir günlük geçici dünyanın odak noktasındadır. Fakat sen olduğundan olman gerekene doğru durum değiştiren hareketli bir parçacıksın.

Eğer hâlâ kendinleysen, tavaf eden insan çemberinin gerçek bir parçası değilsin. Irmağın içinde değil, kenarında duran bir misafirsin. Kendilerinden kopanlar ise canlıdırlar ve toplumca hareket etmektedirler.

 

Senin İsmail'in kim veya ne?

İbrahim'in sahnesi Mina'dasın şu anda; İbrahim gibi davranmak üzeresin. O, oğlu İsmail'i kurban etmek için getirmişti. Sana, kurbanın nedir, diye sormuyorum, sadece rüya görüp görmediğini merak ediyorum. Söyle, senin rüyan nedir? Hangi rüya uğruna neyi kesiyorsun? Hangi rüyanın gerçekleşmesini istiyorsun? Senin İsmail'in kim veya ne? Mevkiin mi? Şerefin mi? Mesleğin mi? Paran mı? Evin mi? Çiftliğin mi? Araban mı? Aşkın mı? Bilgin mi? Sosyal sınıfın mı? Sanatın mı? Elbisen mi? Hayatın mı? Gençliğin mi? Güzelliğin mi? Hangisi? Ben bilemem. Fakat sen kendini bilirsin. Kim ve ne olursa olsun, beraberinde buraya kurban etmek için getirmelisin. Sana İsmail’inin hangisini olduğunu söyleyemem, ama yardımcı olmak için bazı ipuçları verebilirim; inancını ne zayıflatıyorsa, sorumluluk kabul etmekten seni ne alıkoyuyorsa, çağrıyı duymana ve gerçeği itiraf etmene ne engel oluyorsa, seni "kaçma"ya ne zorluyorsa, rahatın için bahaneler bulmana ne yol açıyorsa, seni kör ve sağır ne ediyorsa işte odur kurban edeceğin!

Hz İbrahim sadakat gösterdi, çetin ve azim imtihanı alnının akıyla geçerek mükâfatlandırılanlardan oldu (37/Saffat: 105-106). İbrahim'in imtihanı, vazgeçme imtihanıydı. Allah isteseydi, Yakup'u Yusufsuz bıraktığı gibi Onu da İsmailsiz bırakabilirdi. İbrahim de Yakub gibi musibete tahammül edenlerden olurdu. Ama Allah bu sefer almıyor, vermesini istiyordu. İbrahim’den gözünün nuru ve bin bir zahmetle bulduğu biricik evladından vaz geçmesi isteniyordu. İnsanın sevdiğinden vazgeçmesi, onu kaybetmiş olmasından daha zor, daha çetin bir imtihandır. İbrahim buna tahammül ederek kazandı.

 

Şeytan taşlama:

1-Allah’a teslimiyeti sembolize eder: Hz. İbrahim’i ayartmak isteyen Şeytan’ın tam da bu mahalde üç kez İbrahim’in kalbini yokladığı rivayet edilir. Hz. İbrahim, bu imtihanı da başarıyla vermiş ve sarsılmamıştır. Teslimiyetini bir kez daha belgelemiştir.

2-Nefse muhalefeti sembolize eder: Hz. İbrahim örneğinden yola çıkarsak, onun Şeytan’a attığı taş, kalbine verdiği vesveseyi yenmekti. Demek ki şeytanı taşlamak, vehim ve vesveselerinizden kurtulmak, onlara teslim olmamaktır.

3-Tevbe ve istiğfarı sembolize eder: Attığınız taşlar hatalarınızdır. En büyük yedi hata ve günahınızı tesbit edin. Attığınız taşların yerine onları koyun ve Şeytana atın: “Ben hatamı savunmuyorum… Ben günahlarımdan kurtulmak istiyorum… Onları benimsemiyor sana iade ediyorum… Günahıma sarılanlardan değilim…” demiş olun.

4-Şer güçlerle mücadeleyi sembolize eder: Şeytanı taşlamak, Şeytanın askeri olmuş tüm zalimleri taşlamaktır. Geldiğiniz topraklarda da taşlanacak çok şeytan vardır. Hacda onları taşlamanın talimini yaparsınız. Bu bir atış talimidir. Bu talim, ülkenize döndüğünüzde şeytanlara karşı mücadele vermeniz içindir.

 

Hacdan Sonra: Makam-ı İbrahim'desin artık

Şimdi Makam-ı İbrahim'de duruyorsun ve O'nun rolünü oynayacaksın; O'nun gibi yaşayacak ve inancının Kâbe'sinin mimarı olacaksın. İnsanları içinde yaşadıkları bataklıktan kurtar. Ayağa kalkmalarına yardım et ve onlara yön ver. Onları hacca çağır, tavaf etmeye çağır. İbrahim'in niteliklerini kazanmak için tavaf etmeye çağır. İbrahim'in niteliklerini kazanmak için, tavafa katılıp bencilliğini bırakarak temizlendikten sonra yolunu izlemek için Allah'a söz verdin. Allah şahidindir.

Haccı eda etmeden önce, insanlar insan olma özelliklerini kaybetmişlerdi. Kuvvet, servet, kabile, ülke ve ırklarla kendilerinden kopmuşlardı. Hayatları sadece bir "var olmaktan" öte geçmiyordu. Sonunda hacc ibadeti kendilerini keşfetmelerini sağladı. Şimdi, birbirlerini "bir" olarak ve bir tek "fert" olarak algılıyorlar, başka bir şey değil!

*Bu çalışma Ali Şeriati’nin Hacc isimli eserinden yararlanılarak hazırlanmıştır.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —