Hatem Türk


Kapısız´ın Tohumu mu Tanzim Satış Kuyruğu mu?


Kapısız´ın Tohumu mu Tanzim Satış Kuyruğu mu? I

Türkçe karşılığı ?HARS? ve ?EKİN? olan kültürün Türk Dil Kurumundaki altı tanımı kısaca, toplumların kendilerine has zevklerinin sonucu ortaya koydukları somut ve soyut üretimler bütünü olarak özetlenebilir. Demek ki kültür için özgünlük ve üretim gerekiyor. Özgünlük, insan ve toplumun ihtiyaç ve zevklerinden doğar. Haliyle önce gıda, barınma ve korunma gibi ihtiyaçlarını gideren insan, coğrafya, toplumsal yapı ve kişiliğine uygun olarak belirlediği şekilde zevklerini oluşturur. Dolayısıyla kişi ve toplumların kendi gerçekliğinde, kendi gündeminde yaşaması kültürel üretimi sağlar. Nitekim üretimin en önemli şartı da insanın kendi hayatına odaklanmasıdır. Kendi hayatına odaklanan insan, düşünüp sorunlarını bularak harekete geçer. Bunu yapmayanlarsa başkalarının kendilerine biçtiği hayatı yaşamak zorunda kalır. Başkalarının söylemlerini kullanır.

Osmanlı´nın çağa ayak uyduramayıp emperyalistlerce paylaşılmasının ardından destansı bir mücadeleyle Türkiye Cumhuriyeti´ni kuranların en erdemli tavırları, sine-i millete dönmeleridir. Osmanlı döneminde adeta karanlıkta unutulan Anadolu, Sivas´ta temelleri atılan hareketle küllerinden doğdu. Hasan Hüseyin bunuSivas Sabahı şiirinde şöyle anlatır:

?ben bu gergin havaları her zaman sevdim

bu bir kurultay havasıdır bir abdurrahman halayına

duruştur bu

sığamadım gecelere

              sığamadım türkülere

                          sığamadım kadın sesinde Anadolu akşamlarına

onlar

o kaşları yıkık

              çakmaktaşı gibi kuvayimilliyeciler

mustafa kemal şafağının kıyısında öylece duruyorlar

yüreklerinde katıksız güvenleri

yalın yüzlerinde haklı öfkeleriyle?

Bütün dünyanın şaşkın ve hayran bakışları arasında hızlı bir şekilde inkılaplara girişen genç Türkiye Cumhuriyeti, Hacı Bayram Veli´nin ekin biçtiği topraklarda yeniden üretime geçti. Harap topraklar, devletin el atmasıyla yeniden uyanmaya başladı. Devletin ilk büyük ?Halka Doğru? hamlesi, ?Halkevleri? projesi oldu. Dokuz kolla Anadolu´nun en ücra yerine ulaşan devlet, dünyada ekonomik buhranın dumanı tüterken ve bunun da etkisiyle atom bombaları insanlığı yok ederken tarımda, sanatta ve ilimdeki heyecanlı büyümesini sürdürüyordu. Vehbi Cem Aşkun ?Halkevleri? şiirinde:

?Gözümüz ileride başımız yukardadır,

İçimizde vatanı yükseltmek aşkı vardır.? diyerek vatandaştaki heyecanı yansıtır.

Köy Enstitüleri debir ?Halka Doğru? projesidir. 1930´larda devletin Halkevleri ve Halkodaları aracılığıyla toplum üzerinde yapmakta olduğu geniş tabanlı kalkınma hamlelerinin yanında eğitim seferberliği de olabildiğince güçlü bir şekilde gelişmekteydi. Bir yanda II. Dünya Savaşı tüm dünyayı tehdit ederken diğer tarafta İsmet Paşa, Türkiye haritasını karşısına almış herhangi bir bölgeyi dışarıda bırakmadan memleketin hemen her yerinde eğitim seferberliği hayalini kurmaktaydı. Nüfusun büyük bir oranı köylerde yaşamakta olan ülkede okullaşma faaliyetleri de başladı. 17 Nisan 1940´ta aynı anda Eskişehir-Çifteler Köy Enstitüsü, Kastamonu-Göl Köy Enstitüsü, Kırklareli-Kepirtepe Köy Enstitüsü ve İzmir- Kızılçullu Köy Enstitüsü olmak üzere 4 okulla başlayan sürecin sonuncusu 1948´de Van-Ernis Köy Enstitüsü ile 21 okula çıkmıştır. Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü ise 10 Nisan 1941´de 15. okul olarak kuruldu. Burada ayrıca diğer enstitülere öğretmen de yetiştirilmeye başlandı. Türkiye´de Halkevleri ve Köy Enstitüleri projeleri, her şeyden önce Anadolu topraklarını halkın elleriyle işleyerek imar etmesine yönelik çalışmıştır. Böylece devlet, insanıyla barışacak, aydınlarının halkına gidip onlarla yaşamasını sağlayacaktı.  

TBMM´nin 11 Haziran 1945´te çıkardığı ve 15 Haziran 1945 Cuma tarih ve 6032 numaralı Resmi Gazete´de yayınlanan 4753 numaralı ?Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu? toprağı olmayan çiftçiyi topraklandırarak herkesin kendi tarlasında çalışmasına imkân verecek önemli bir projeydi ki en önemli ?Halka Doğru? hamlelerinden biri olacaktı. Ancak Türkiye´de üretime vurulan darbeler buradan başladı. Çünkü kendisi de bir toprak ağası olan Adnan Menderes gibi ülkenin bazı ağa kökenli siyasetçileri çetin bir muhalefete başladı. Ne yazık ki bu muhalefet, Cumhuriyetin kazanımlarını, üretimi, devletin köylüye bakışını da önüne katarak KİT´lerin kapatılmasından devletin tanzim satış noktalarında domates, biber ve patlıcan satmasının bir ihtiyaç haline geldiği bu günlere neden oldu.

Eğer bu yaz Kongre binasının yan tarafındaki tanzim satış noktalarında sebze meyve, un, bulgur ve diğer ihtiyaç maddeleri kuyruğunu göze almak istemiyorsanız lütfenbir sonraki yazımızdaki Kapısızları tanıyın. Onlar sizin köydeki halinizdir. Geçmişiniz ve geleceğiniz; kültürünüz ve gelişmişliğinizdir. İhtiyacınız ve varlığınızdır. Onlar sizin emanetiniz, size kalan mirastır. Onları tanımazsanız, bilmediğiniz laboratuvarlarda üretilen tek seferlik tohumdan üretilen ithal buğdayla ithal etten, ithal sivri biber ve domatesten yapılan etli ekmeği yersiniz.

Hatem Türk