Selim Yıldız


Karakter Aşınması ve Sözde Aydınlar


Alçak kelimesinin anlamı bile bile en kötü, en ahlaksızca davranışlarda bulunan, aşağılık, soysuz, namert, hain insan müsveddeleri için kullanılan bir kelimedir. Alçak kelimesi sadece gönül kelimesinin önünde kullanıldığında olumlu bir anlam kazanabilmektedir. Alçak gönüllü denildiğinde kendi değerini olduğundan aşağı gösteren, başkalarını küçük görmeyen, büyüklenmeyen, mütevazı, tevazu sahibi kimse akla gelmektedir. Alçak gönüllülük Türkçenin büyük şâiri Şah İsmail´e atfedilen  ?Hatâ´î hâl çağında/Hak gönül alçağında/Binbir Kâbe yapmaktır/Bir gönül al çağında? dörtlüğünde en güzel, en ince halini almıştır. Alçak kelimesi, gönülden ayrı düşünüldüğünde en aşağı kelimelerden, kendini beğenmiş, kir, kin, kibir abidesi bir insan müsveddesini tamamladığında ise taşı gediğe koyarcasına yerini bulan bir kelimedir.

Kötü ve ahlaksız davranışlar nelerdir? Kısaca odağında toplum, insan ve insanlık olmayan, insan haklarını çiğneyen, merhamet ve vicdandan yoksun olan insan müsveddelerinin sergilediği yoksulluk ve zavallılıktır. Bu türde yoksul ve zavallı insan müsveddeleri karakter aşınmasında zirve yapmışlardır. Aşınma yaşayan bu türde mevkii, makam, menfaat ve paranın karakterlerine hükmetmesiyle açığa çıkmaya başlamaktadır. Zamanla alçalan ruhla beraber aşınma tam anlamıyla gerçekleşir.

Soysuzluk, namertlik ve hainlik karakter aşınmasının sonuçlarıdır. Zira ?soysuz kimse? dediğimizde karşımıza çıkan en başta kendinden ve insani değerlerden uzaklaşmış, toplumsal ölçüleri yok sayan, yozlaşmış bir tiptir. Yozlaşan insan tipi, devletin de toplumun da en büyük düşmanıdır. Bu tip, toplumun her kesiminde mevcuttur. Aç yaban domuzlarından daha tehlikeli ün, ünvan, heva ve hırsla varlığını hissettiren müptezel professor ve sözde aydın tipinde en açık şeklini görmemiz mümkündür. Yozlaşan insan tipini bir amir ya da memurda da görmemiz mümkündür. İşveren yahut çalışanda da görmemiz mümkündür. Öğretmen yahut öğrencide görmemiz, esnaf yahut müşteride, yönetici kesimler içinde yahut toplumun diğer kesimlerinde de görmemiz mümkündür.

Orhun Abideleri´nde ?Ey Türk milleti, titre ve kendine dön!? seslenişi ile sağlam karaktere ve soysuzlaşmamaya işaret edilir. Bilge ozan Dede Korkut´un ?soy soylaması, boy boylaması? da  soysuzlaşmamaya karşı en güzel seslenişler, örneklerdir. Yine Yusuf Hs Hacib´in kaleme aldığı Kutadgu Bilig adlı kitabımız soysuzlaşmaya ve karakter aşınmasına karşı birer erken uyarı sistemi olan eserlerimizdendir. Orhun Abideleri´nde Kül Tigin kitabesinde  ??Daha sonra küçük kardeşler büyük erkek kardeşleri gibi yaratılmadığı için, evlatlar babaları gibi yaratılmadığı için, bilgisiz hakanlar tahta çıktığı için, kötü hakanlar yönetime geçtiği için, komutanları da bilgisiz ve kötü oldukları için, beyleri ile halkı arasında kargaşa olduğu için, Çin halkı sahtekar ve hilekar olduğu için, dolandırıcı olduğu için, küçük ve büyük erkek kardeşleri birbirine düşürdüğü için, beyleri ve halkı birbirine karşı kışkırttığı için, Türk halkı ülke yaptığı toprakları elinden çıkarmış, hakan yaptığı hakanını kaybetmiş; beyliğe yakışır erkek evlatları Çin halkına köle, hanımefendiliğe yakışır kız evlatları cariye olmuş; Çin´deki Türk beyleri Türklere özgü unvanları bırakıp Çinlilere özgü unvanları kullanarak Çin hakanına bağlanmışlar.? Denilmekte, beyliğe yakışır oğulların köle, sultanlığa yakışır kızların cariye olması, kanın sular gibi akması, kemiklerin dağ gibi yığılması yoluyla soysuzlaşma, cehalet ve fesatlık en ağır sonuçları ve açtığı tahribat ile ortaya konmaktadır.

Alçaklık, insanda başlayan karakter aşınmasının birer sonuçları olan soysuzluğun, namertliğin, hainliğin, kötülük yapmanın, zarar vermenin bir ifadesi olarak tarihimizde ve kültürümüzde en sert uyarılara yol açmış bir kelimedir. Alçalan insan tipleriyle birlikte esasında toplum ve devlet zarar görmekte, tükenen, yok olan insanlık, kaybolan ise ruh, şeref ve haysiyet olmaktadır. Bu yüzen Arif Nihat Asya´nın da ?Alçak? diye haykırması hiç sebepsiz değildir. Boşuna değildir. Merhum şöyle haykırır:

?Alçak! deyince bir ıslak el, bir ıslak yanağa tokat aşketmiş gibi olmalı. Ağız, kendisini namlu ve kelime, kendisini kurşun bilmeli ki ?alçak´ın tadı çıksın? Ve bir mantar tabancası değil, sahici tabanca patlamış olmalı! Harfleri öyle çatlat ki, şimşek çaktı sansınlar! Hareket tepeden inme bir yumruk halinde öylesine inmeli ki alçak, daha alçalsın! ?Alçak´ darken kayalara çarpar gibi kayalarla dalgalar ?Şıraaak?!´ diye ses vermeli. Ses haykırınca alçağın kulağının zarı patlamalı! ?Alçak´ arkadan söylendiyse hasım, sırtına yumruk yemiş gibi yere kapanmalı??      

Nereye kadar gideceğini, nerede duracağını bilmeyen narsist ve sadist insan tipleri, kötülüğü çağırmakla alçaklığa kapı aralayan tiplerdir. Devletin insan ve insanlığa öncü olmasını istediği, bir yere getirdiği, hakkaniyet ve liyakat temelinde davranış beklediği bu noktada yetki ve makam verdiği insanların görevi kötüye kullanması, üzerine bastığı topraklara hor, insanına şaşı bakması, riya ve yalandan örülü dünyasında gizli kapaklı işler yapması, belirli dernek ve sözde sivil toplum örgütü odalarında nutuklar atarak kendini tatmin etmesi, kast sistemine benzer bir sistem yahut tapınak tarzı bir yaşamın öncüsü olması, yoz aydın tipinin tipik özellikleridir. Yoz aydın da soysuzlaşma yoluyla alçaktır. Kimlerine gore, toplumu bozanlar da bunlardır. Zira Nihal Atsız´ın sert şekilde eleştirdiği hırsızlığın, rüşvetin, torpilin, iltimasın kuşattığı bu tip aydındır. Karakter aşınması ve aşındırması yoluyla soysuzdur. Soysuz attan küheylan beklenmez. Cemil Meriç´in ifade ettiği gibi, aydına rahipleş demek soysuzlaş demektir.

Devletin ve milletin ihtiyaç duyduğu aydın tipi nepotizmin (akraba ve adam kayırma, adil olmayan şekilde davranma, ayrımcılık) doruklarında kabilecilik zihniyeti ile sürekli flört içinde olan tip değildir. İpotekli, kiralık veya satılık kafalardan aydın çıkmaz. Taşeron kafalardan aydın çıkmaz. Aydın sonradan görmez, önceden görür. İhtiyaç duyulan aydın tipi sonradan görme kabadayı tipler değildir. İhtiyaç duyulan aydın tipi nezaketten, letafetten nasibini almış, insanın ve insanlığın dertlerine bigane kalmayan bir duyarlılık sembolü, sorumluluk abidesi olmalıdır. İhtiyaç duyulan aydın tipi, milletin evladı ile yürümesini bilendir. Yanına aldığı üç çingene ve ün, unvan çetesi ile aydın olduğunu zanneden yoz ve yobaz kafalardan aydın çıkmaz. Aranan ve ihtiyaç duyulan aydın tipi aşağılık kompleksine düçar olmuş ruh hastası, acı vermekten ve acı çektirmekten zevk alan sadist, kendini merkeze koyan narsist kişilikler değildir. Ruhu alçak olanlardan aydın olmaz. ?Makama şeref verenler vardır, makamdan şeref alanlar vardır? denilir. Makamdan şeref alan şerefsiz bir kişiden aydın olmaz. Zaten aydını var eden, makamının şeref olmasıdır. İçinde her gün, her saat, her dakika, her saniye ortaçağ keşişi besleyip büyütmekle iştigal eden karanlık insanlardan, karanlık ellerden aydın çıkmaz.

Merhum Alparslan Türkeş Bey, aydın konusunda bir konuşmasında şunları söylemiştir:

?Toplumları aydın kişiler yönetmelidir. Aydın kişiler derken sadece belirli bir okul veya fakültenin diplamasına sahip kimseler değil, her manada karakter, ruh ve düşünce aydınlığına erişmiş insanlar kast olunmaktadır.

Türk milleti menfaatçi ve korkak aydınlar yüzünden perişan olmuş ve perişan kalmaya devam etmektedir. Onun için cesur ve fedakar insanlara her gün her zamandan daha çok ihtiyaç vardır. Böyle insanlar da yurdumuzda çoktur. Ancak bunların köşelerinden ayrılmaları ve mücadelede saf tutmaları gerekmektedir.?

Şehrimizde, ülkemizde ve dünyamızda sadece ben diyen, kirli dünyasında türlü oyunlar çeviren alçak aydın müsveddelerine karşı ruhu yüksek insanların, yayla gibi derin ve içli, sağlam karakterlerin yetişmesi, çoğalması ümidiyle...