Züleyha Üstün


KİRAZ


 Memlekete yolculuğumuz esnasında (bilirsiniz bayram sırasında yol kalabalık olur.) zaman zaman navigasyonla trafik yoğunluğuna göre gidiyorduk. Tosya yakınlarında alternatif yol önerisine uyarak otobandan çıktık.Navigasyon bizi bir köy yoluna çıkardı .

Beyaz bulutlarla  uçsuz bucaksız  bir gökyüzü açıldı  önümüze  ?Her virajı döndüğümüzde  nasıl bir  görüntü ile karşılaşacağımızı bilmeden ilerlemek  benim için tarifsiz bir keyif. Bir köye doğru girdiğimizi  fark ettik.Yolun iki yanında sık dikilmiş kiraz ağaçlarının arasında ilerlerken hayretle bir çığlık?  Ağaçların üzeri kıpkırmızı kirazlar?Hepsine dokunma isteği .Sahibiyle karşılaşıp  istediğim kadar yeme arzumu bastırmak çok güç..Bu kadar kiraz ağacının bir köyde olabileceğini hiç tasavvur etmezdim. Köy evlerinin yemyeşil avlularında sebzeler meyve ağaçları. Ardımda kalan ağaçlara baka baka köyden ayrıldık.

Yol ilerledikçe Tosya ya yaklaşıyorduk. Gördüğümüz bir çeşmenin yanında dursak mı derken bir pazar yerine geldik. Pazarda   satıcı teyzeler . Yüzlerinde  kaç yılın yorgun izleri, önlerinde  sepetler içinde kirazlar. İçimde zıp zıp zıplayan bir çocuk edası var. Nasıl mutlu olduğumu anlatamam. Bir çırpıda arabadan indim  pazarın içine doğru göz gezdirdim. Taze toplanmış  kavunlar domatesler, salatalıklar ve daha birçok sebzeler.Bir teyzenin yanına çöktüm. Kirazları yapraklarıyla toplamışlar. Sebebini sordum.  ?Yavrum böyle yapraklı toplayınca daha çok dayanıyor. ? dedi daha sonra komşusu olduğunu sonradan öğrendiğim bir teyze yanımıza geldi. Toplanmış kirazını alacak bir alıcı için pazarda dolaşan toptancıyla görüşmüş bir liradan fazla vermediklerini söyleyince yüzlerindeki üzüntü ve endişeyi görmeliydiniz. Emeklerinin sıcaktan bozulmasından duydukları endişe, mahsullerini kıymetinde ellerinden çıkararamak yok pahasına satmak zorunda kalmak. İçim acıdı.

Hep diyorlar ya tarladan şehir pazarlarına ulaşana kadar aracılar kazanıyor.Ne kadar doğru olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Sekiz ila on liradan aşağı bir fiyata alamayacağımız bu cam gibi taze meyvenin sahibini tatmin edemeyen şu durumuna bak ?Yazık çok yazık. Aldığımız kirazın fiyatını sormaya utanarak epeyce aldık. Birazını çeşmede yıkadık .Yola çıktık. Her kiraz tanesini  ısırdıkça tazeliğinin  damağımda bıraktığı rayiha  tarifsiz? Ancak hayal ettiğim içtenlikte yeme arzumu  arkamda bıraktığım teyzelerinyüzlerindeki endişe ve   değerinin karşılığını göremedikleri  o pazar yeri  muhabbeti  kesiyor.

Şimdi evimde   mahalle pazarındaki kiraz tezgahlarının yanından geçerken kirazlarla  aramızda sır gibi o anı var ?Beyaz tülbentli teyzeler bana bakıyor sanki?Gözüm tezgah üzerinde kese kağıdına takılıyor. ? 8 TL??

BAYRAM  KOKUSU  (Muhsine´nin  Süt Annesi)

   Bayram ziyareti için süt anneye geldik.Evin avlusunda başımı yukarı kaldırdım .İki katlı evin üst kat penceresinden dışarıya bakan süt anneyle göz göze geldik. Her zamanki yerinden dışarı bakıyordu.El salladım , o da  bana salladı .İçeriye girdik üç nesil aile efradının bir arada olduğu bu bayram gününde  selamlaşma ve hal hatırdan sonra merdivenleri birer ikişer çıkarak köşedeki açık kapıdan yarı oturmuş vaziyette yatağında buldum onu .Heyecanlandı, bende öyleydim. Bayram süt annenin evinde taze yapılmış badana kokulu bu  odadır . Yeni değiştirilmiş sakız gibi tertemiz  çarşaf ve nevresim.Ceviz sandık üstünde bakır mangal üstünde bakır güğüm.Muhtemelen dün gece avuç içine yaktırdığı  kına .(Küçük gelinin iki ayağını bir pabuca sokmuştur.) Yatağın yanında komodinin üstünde ilaç poşeti,yatağın duvar kenarında duran beyaz tülbent örtülü bayram lokumu .Arefe günü onun ikramlığı için en az iki tepsi  yapılan bu lokumlar bir iki ay onun yatağının yanında hep olur. Odasının duvarında kimler olduğunu  ondan defalarca dinlediğim siyah beyaz fotoğraflar.Cam kenarında duran küpe çiçeği saksıları?  Bayram kıyafetlerini giymiş. Kucaklaşıyoruz .Elini uzatıyor.İçtenlikle öpüyorum. Kına kokusuyla elindeki gül suyu kokulu tesbihin burnumda bıraktığı koku her zamanki gibi . Elime döktüğü  kolonyayla karışan sepetinden ikram ettiği lokum. Bu iki tat yıllardır hep aynı duyguyu uyandırır bende. Her geldiğimde  bayramı içinden dışına büyük samimiyet  ve gerçeklikle yaşayan ve yaşatan süt anne ve ona has odasının  kokusu bana geçer. Kokular vardır  ya  çocukluğunuzu çağrıştırır. Süt anne bazen çocukken size verilmiş bir armut. Yurt dışından yeğenleri geldikçe ona verilenlerden size de düşen bir çikolata. Öğrenciyken cebinize  sık sık sıkıştırılmış  harçlık, çeyizinize  hediye edilen iğne  oyalı örtüler, yazmalar. Sizi hatırlı meclislerde sözcükleri seçe seçe öven,  toz kondurmayan güvenle yaslandığınız çınardır. Bu bayram ziyaretinin  arkasındaki gerçek koku budur.

KANDIRMAK

Hastanede bir bekleme salonu.Ameliyata alınan yakınlarını bekleyen iki beyefendi. Ali  ve Sadi Bey. Onlar gibi hastasını yan  sandalyede bekleyen bir hasta yakını daha. Tanışıyorlar.Hastanızın nesi var? Hastaneler doktorlar derken sohbet ilerliyor.Babasının ameliyatına ilişkin hassasiyeti ve endişesi yüzünden okunuyor.Konuşma mesleklere, meslek inceliklerine, memleket meselelerine kadar ilerliyor. Görgü bilgi ve hassasiyeti etkileyici .Hasta yakını arada bir kardeşinden gelen telefona cevap veriyor. Babasının durumu ile ilgili bilgi veriyor. Bir komiser emeklisi olduğu için memleketin bugünkü durumlarından dem vuruyor . Mesleğinin zorluğunu inceliğini  anlatılıyor. Bir süre sonra  Komiser emeklisi hasta yakını ile Ali Bey yukarıya çay içmeye çıkıyorlar. Komiser emeklisi beyefendiye  bir telefon geliyor.Çayından yudum almadan telaşla aşağı iniyor. Az sonra koşarak geliyor. Elinde epey miktar  para var .Heyecanlı biraz da mahcup,ödeme için eksik kalan iki yüz lirayı ödünç istiyor. Ameliyathane kapısında  aynı kaderi paylaşan,  son derece zarif, dobra, güven veren adama   Ali Bey  eksik  kalan miktarı tereddütsüz veriyor. Hastane burası insanlığın  zor durumun  paylaşıldığı yer. Alır almaz koşarak ödeme yapmaya gidiyor. Çayı bitince hala gelmeyen adamı merak ediyor Ali Bey. Endişeleniyor. Zira çayı soğumuş ?

Ayağa kalkıyor hesabı ödeyip aşagı inmek için hazırlanırken aşağıdan Sadi  Bey  yukarı geliyor. Komiser emeklisi beyefendiyi soruyor.Ali Bey aşağıda değil mi diye soruyor.?Benden iki yüz lira aldı?  benden de diye atılıyor Sadi Bey.. İkisi de  şaşkın. Biri esnaf diğeri ise insanlarla yüz yüze işlerde çalışan bu iki beyfendi dolandırıldıklarından çok , sözde  komiser emeklisi olan dolandırıcının sahici tavırlarına şaşıyorlar.. Nasıl olur demeyin? bir gün bir yerlerde kusursuz bir kandırma hikayesine farkında olmadan siz de dahil olabilirsiniz. Seçtiği yolun sonunu düşününce ürperiyorum. Nasiptekinden ötesi için kolay  yol seçenlerden, hırs yapanlardan, hırsızlık yapanlardan Allah korusun.

Her Veda Yeni Bir Başlangıçtır
Anılarımda derin izleri var. Kimi azimli kimi rahat, kimi sakin  kimi asabi,  kimi eringeç kimi zirve hedefli, kimi uykucu kimi cin gibi ; kimi sadakatli kimi vurdumduymaz, kimi sevecen kimi uzak ; bir de ben .Bir yol vardı önümüzde ...Yürüdük , koştuk, güldük , ağladık,  çalıştık  hırpalandık, heyecanlandik, estik, gürledik, sevdik, sevildik...Onlar avuçlarımdan uçuşup gittiler yolun devamini kendilerinin çizdiği başlangıçlara doğru...Bir öncekiler gibi, daha öncekiler gibi, daha da öncekiler gibi...Onlar hayatlarının bir kesitinde hayatımdan gelip geçen öğrenciler... Ben onlara  onlar da bana çok şey öğreten?

Yedi Tepeli Şehre

Herkesin tatile gittiği şu günlerde  sükuta erenşehir.  Parktaki çınar ağacının altında yıldızlarına göz kırptım dün gece.   Biliyorum kızıyorlar dostlar uzaktan.Bense keyf-i saadetteyim. Zira bu aralar sadece benimsin?

 

Sevdiğim sözler

Zerrece tamahım yoktur şu dünyanın malına

Rızkımı veren hudadır kula minnet eylemem.

                                              Aşık Nesimi