İbrahim Balaban

Tarih: 10.05.2019 20:52

MEKKE´nin Kurban Kesme Vadisine Açılan İlk Yaya Tüneli

Facebook Twitter Linked-in

MEKKE´NİN KURBAN KESME VADİSİNE AÇILAN İLK YAYA TÜNEL İNŞAATI

 Doğuş Şirketinin Urfa Tünellerinde Şantiye Şef Muavini ve Tünel İşleri Sorumlusu olarak çalışırken Hükümetin ödeme sıkıntısından tasfiye kararı alarak hazırlık yapıldığı bir sırada önce STFA Şirketinde, Mekke Kudai Tünellerinin işine Muhammed Binladin Şirketinin ortağı olarak işe başlayan Şirkette Proje Müdürü Muzaffer Bey tarafından Mekke´ye davet edildim. Bir haftalık zaman içinde yönetici ve çalışanlar arasında fitne, hasetlik, fesatlık baş gösterdiğine şahit oldum. Sezai Türkeş Beyin ve Orhan Şengün Beyin ısrarlarına rağmen geri döndüm. Yine Doğuş´un Urfa Şantiyesinde toparlanma işlerine yardım ediyordum. STFA´nın Mekke Şantiyesinde karışıklıktan rahatsız olan Tarsuslu İnşaat Mühendisi ODTÜ mezunu Haluk Tolunay işinden ayrılarak Muhammed Binladin Şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı İnşaat Mühendisi Bekir Muhammed Binladin ile görüşüyor. Binladin olarak Mina mıntıkasında kurban kesim yerine ulaşımı kolaylaştıracak 330 metre uzunluğunda net 11,40 metre genişliğinde 1 adet tünel inşaatına hazırlık yapıyor. İnşaat için makine, malzeme, ekipman işlerini ve işçiler için Binladin´e ait kampta; teknik personel için porta kabinli yatakhane, ayrıca işçiler için yatakhane, yemekhane hazırlıklarını tamamlayınca sıra vize ile yeni personel arayışına başlıyor. 6 nolu Mina Tüneli İnşaatı için İmar İskan Bakanlığından 85 kişilik vize alıyorlar. Vizeler bütün meslekleri ihtiva etmediği için mühendisleri formen, bir kısım teknik personeli sıvacı, demirci, kalıpçı, elektrikçi, tamirci gibi mevcut vizelere göre eleman arayışını devam ettiriyor. Bazı elemanları STFA şirketinden Haluk Tolunay Beyin ekibinden, bazılarını Tarsuslu Formen Kemal Ören´in tanıdıklarından liste hazırlıyor. 85 kişilik işçi vizesine STFA´dan ayrılanlardan

1-      Yeni OTDÜ Mezunu İnşaat Mühendisi Çanakkale Ayvacık doğumlu Hüseyin Öztürk. Güler yüzlü bir genç arkadaş

2-      Makine Mühendisi Sinan Bey

3-      Makine Mühendisi Ayhan Bey (Suriye uyruklu Türkiye´den mezun)

4-      Baş Formen Kemal Ören

5-      Topoğraf Nazmi Bey

      Tarsuslu şoför, tamirci, marangoz, demirci, beton işçileri, ateşçi, Jumbo ve rock delgi operatörleri, muhasebeci, ofis ve personelci, aşçı, malzeme ve satın alma elemanı ve bir kısım düz işçilerle isim listesini tamamlıyor. Haluk Tolunay Bey ve listedeki kişilerin tamamı beni ilk defa tanıyacaklar. Vizelerin Türkiye´deki resmi işlemlerini yapmak için Haluk Bey Mersin´e geliyor; Orhan Şengün Beyin tavsiyesi üzerine benimle telefon görüşmesi yaparak görüşebileceğimiz kayınbiraderi Mircan Fırat Beyin adresini veriyor. Bir Pazar günü öğleden sonra ilk defa tanıştığım Mircan Fırat ve kardeşi Osman Fırat Beyin evinde Haluk Tolunay Bey ile iş görüşmesi yaptım. İş görüşmemizde, görevimin Şantiye Şefi olarak Tünel işlerini yürütmem olduğu hususunda anlaştık. Benim de vize ve işlemlerim için gerekli evraklarımı Mircan Fırat Beyin ofisine teslim etmemi istedi. Vedalaşarak haber beklemeye başladım. Bunun üzerine Ayhan Şahenk Bey ile durumu görüşmek için Kayhan Uyaroğlu ile mutabakata vardık. İstanbul Bayramoğlu´nda deniz kenarındaki villasında Ayhan Beyi ziyaret ettim. Ayhan Şahenk Bey bana çok sıcak davranarak, önce evinde yemek ikram etmeden bırakmayacağını söyledi. Bana başka birini devreye koyarak görüşme talebinde bulunsaydın çok üzülürdüm İbrahim dedi. Sen rahatlıkla Suudi Arabistan´a git orada bizim temsilcimizsin maaşını eşine devamlı ödeyeceğiz ve sigortanı da devamlı Ankara´dan yatıracağız. Ailen ve çocukların bize emanet; gözün arkada kalmasın dedi.

        Muhammed AwadBinladin´in  ayrı ayrı iş için gittiği şantiyelerdeki şehirlerden  yaptığı evliliklerinden 49 çocuğu olmuş. Evlatlarından bazı erkek çocuklarını Amerika´da ve İngiltere´de tahsil ettirmiş. Kimi mühendis, kimi ekonomist olmuş. Aynı anneden doğan üç erkek evlatları Salim , Bekir ve Galip İnşaat Mühendisi olmuşlar. Kızlarından birisini Al-Attas ailesinin oğlu ile evlendirmiş. 29 sene sonra Kabe yakınlarında gökdelen oteller ve saat kulesinin işletmesiyle görevlendirilmiş olan yeğenleri Salih Al-Attas´ı yakından tanıdım. Bekir Beyin abisi Salim Bey ve  Küçük kardeşi Galip Bey de uçak kullanmaya çok meraklılarmış. Salim Bey Amerika´da uçakla gösteri yarışı yaparken havai elektrik tellerine takılması neticesinde vefat ediyor. Babaları Muhammed AwadBinladin Yemen´in kuzey mıntıkası olan Hadramut´dan gelerek Suudi vatandaşı olmuş. Esasen eski bina ve saraylarda tamirat işleri yaparak işe başlamış. Çok çalışkan kişiliği ile Kral Faysal´ın güvenini kazanmış. Başkalarının cesaret edemediği sarp dağlarda yol inşaatları yapmaya başlamış. İmkanlarını artıran bu çalışkan adamı muallim (öğretmen)  lakabı ile çağırmaya başlamışlar. Muallim Riyad´da kendisine bir saray yapmış ve Kral Faysal´a göstererek beğenisini almış. Kral Faysal yaptığı sarayı çok beğenince sarayın anahtarlarını hediye etmiş. Bilahare bir çok işleri de tercihen ihalelere girmeden alıp yapmaya başlamış. Otoriter bir kişiliği olan Muallim iş yerlerine helikopter ile gidermiş. Muhammed AwadBinladin Suudi Arabistan´ın çeşitli yerlerinde evlilikleri olduğu halde yine evlenmek için pilotuna talimat vererek helikopterle acele havalanmasını istemiş. Pilot da bakım yaptıktan sonra havalanalım dediği halde dinlemeyerek bu isteğini geri çevirmiş ve helikopterin havalanmasını emretmiş. Tabii bir müddet yol aldıktan sonra helikopter düşerek hem kendinin hem de pilotun ölümleriyle neticelenmiş.

Babalarının ölümü üzerine Krallık Muhammed Awad´ınçocuklarını himayelerine almış. İşlerini müstakil yürütecek durumuna gelinceye kadar sahip çıkmışlar. Veliaht Prens Abdullah evlatların içerisinde inşaat mühendisi Bekir Muhammed Binladin´in ailenin başına yönetici olmasını önermiş ve aile de bu öneriyi kabul etmiş. Bekir Beyin küçük kardeşi Galip Bey de Amerika´da İnşaat Mühendisliği eğitimi almış. Üsama Muhammed Binladin´in annesinin tek erkek evladıymış. Diğer kız kardeşlerinin çok sevdiği birisiymiş. Rusların Afganistan ile dalaştığı zaman Amerika ve Suudi Hükümetinin onayı ile ÜsamaBinladin´i Pakistan´ın kuzeyinde,  Afganistan sınırına yakın Peşaver Şehrinde mücahitlerle birlikte yol, sığınak, hasta tedavi için yer hazırlama işlerine kendi parasını harcayarak çalışmaya gönderilmiş. Amerikalılar çadır vs. yaşam malzemeleri, pikap araç vermişler. Mısırlı bazı müteahhitler Mısır´da iş yapmasını engellemek için bir komplo hazırlamışlar. Bunları bana başka anneden kardeş olan , Galip Bey anlattı. Mısırlı müteahhitler iki gazeteciyi mücahit gibi Peşaver´e gönderiyorlar.

Bunlar ÜsamaBinladin´in misafiri mücahitler olarak kendilerini tanıtıyorlar. Ertesi gün Üsama Beyin de bulunduğu büyük bir odada laf üretiyorlar ve diyorlar ki ?Suudi Kralı ve Hükümeti Müslümanlara yardım etmiyorlar, Amerikalılar da Müslümanlara çok kötülük yapıyor? fikrini ortaya atıyorlar. Bu konuşmalara Üsama Beyin de başını sallayarak tasdik etmiş gibi davrandığını sağlayarak ertesi gün Mısır´a dönerek gazetelere iki gün manşet atmışlar. ÜsamaBinladin,  Suud Kralı Müslümanlara yardım etmiyor, Amerikalılar da Müslümanlara kötü davranıyor dedi diye gazete çıkarıyorlar. Bunun üzerine Amerika,  Suud Kralı ve Hükümetini arayarak Üsame´yi susturun talimatını veriyor. Suudi Hükümeti hiçbir şeyden haberi olmayan ÜsamaBinladin´i dönüp gelmesini istiyorlar. Fakat Üsama şaşırıyor ve sebebini anlayamıyor. Tekrar arkasına bir Bakan gönderiyorlar yine korkup dönmüyor. Sonra Hükümet kararı ile şu tarihe kadar dönmez ise vatandaşlıktan çıkarılacağını ilan ediyorlar. Üsama´nın Aile Meclisi de korkularından aynı kararı alarak aileden reddediyorlar. ÜsamaBinladinde  oyuncak gibi oynadığı kalaşnikof tüfekle vakit geçirdiği gurbette kalmaya mecbur kalıyor. Bisiklete bile zor binebilecek bu kişi hiçbir teknik tecrübesi olmayan; ancak ibadet ve hayır ve hasenat için kendini adamış ve kaptırmış, tezgahlanan senaryo ile Saddam gibi baş terörist ilan ediliyor. İyilik yapayım derken kendini tam bir kötülük içinde buluyor.

        Gelelim 6 Nolu Mina Tüneline, Cidde´ye Türk Hava Yollarının uçak seferleri henüz yoktu; Lübnan Havayollarının MEA uçağı ile önce, Ankara´dan Beyrut´a indik. Takriben 3 saat bekledikten sonra Cidde şehri içinde kalan eski havaalanına iniş yaptık. Pasaportlarımıza giriş damgası vurularak Mekke´ye gideceğimiz otobüse bindik. Takriben 1.5 saat sonra eski Cidde-Mekke yolundan Arafat mıntıkasından Taif şehrine giden yol üzerinde Muhammed Binladin´in mülkiyeti olan vadiye inşa edilmiş konteynerlere yerleştik. Mekke´dekihava gecede gündüzün siyah kayaları ısıttığından Türkiye´deki Temmuz sıcaklarını hissettiriyordu. 6 Nolu tünel Proje Müdürü olarakBekir Muhammed Binladin ile anlaşma yapan Haluk Tolunay, ODTÜ İnşaat Mühendisliğinden mezun herkese nazik davranan eski Sezai Türkeş- Fevzi Akkaya Şirketinin mühendisiydi. Kendisine bağlanmış güvendiği tünel işlerinde faydalı olabilecek muhasebeci, formen, personelci, topoğraf, kalıpçı, demirci, aşçı, tamirci, tornacı, makine ve inşaat mühendislerinden oluşan çoğunluğu Tarsuslu 85 kişilik ekibin içinde Tünel tecrübeli olduğum için sadece Ben Sivas´tan dahil olmuştum. İçlerinde iki tane Jeoloji Mühendisi, İnşaat Mühendisi Cavit Bey veTürkiye´de yeni Makine Mühendisi olmuş Ayhan Bey, Ayvacık Çanakkale´den ODTÜ İnşaat mezunu Hüseyin Öztürk vardı. Haluk Bey, Ayhan Beyi ofiste arapça yazı işlerinde görevlendirdi. Araçların bakım ve ambar işlerini Makine Mühendisi Sinan Beye verdi. Beni de Şantiye Şefi olarak görevlendirdi. 85 kişiden tanıdığım hiç kimse yoktu ve ilk defa aynı işte kendimle aynı kaderi paylaşmıştım. Haluk Beyden başka bana yakın davranan kimse yoktu. Sezai Türkeş-Fevzi Akkaya (STFA) Mekke Şantiyesindeki yönetimle ters düşüp Haluk Bey ile yollarına devam eden 85 kişilik ekipte yeni mezun ODTÜ İnşaat Fakültesinden Hüseyin Öztürk Mekke´deki eski şantiye arkadaşı olan Fatih Genç Beyi sık sık ziyaret ederek sohbet ediyorlardı. Jeoloji Mühendisi Mustafa Bey ve Yavuz Bey işlere ve mesuliyetlerine çok ilgililerdi. Tünel işine gerekli olan makine alet ve malzemeleri süratle temin edilerek ve Dar Al Handasa ( kontrollük sorumlu temsilcisi) yer teslimiyle, 6 Nolu Tünelin her iki giriş yamaçlarında kazılara başladık. Yüzlerce sene kesilip atılan kurban parçalarının kokuşturduğu zemini kazdıkça dayanılamayacak kadar kötü ve rahatsız edici kokan bir yerde kazı yapmak ve karasineklerin konuşurken ağzımıza kaçmasına mani olmak mümkün değildi.

Bekir Muhammed Binladin´in kayınpederi Şeyh Abdullah Bin Said Mekke Belediyesinin danışmanıydı. Sık sık ondan sinekler için belediyenin ilaçlama yapmasını istedik. Bu isteklerimizin faydasını görmeyince yükleyici operatörleri Veysel Sağlam ve Namık için mutfaktan aldığım acı soğanları kesip koklatarak kamyon yüklemelerini yaptırırdım. Benden başka bütün çalışanlar birbirini tanıyor ve birbirlerine iyi davranıyorlardı ve bana bir yabancı gözüyle bakıyorlardı. Ekibin içinde çok düzgün çalışkan ve verimli insanlar da yok değildi. Fakat Makine Mühendisi olan Sinan Bey ile Baş Formen Kemal Ören ile yıldızımız barışmamıştı. Tünelin temizlik kazısı bitince şev ve tünel kesitini topoğrafik olarak işaretlemek gerekiyordu. Topoğraf Nazmi Beyin şev kazığı çakmayı bilmediğini anlayınca birlikte hem aletle yamaç şev kazıklarını işaretledik hem de tünelin çevresini işaretleme işini öğrettim. Şev kesme için 1/10 eğimde delgi delmek için matkaplara marangoz atölyesinde üçgen şablonlar yaptırdım. Delgi işleri bitmeden kayarak düşmeye meyilli olan kaya tabakalarına enjeksiyonlu plakalı bulon yaptırdım. Sıra 1/10 meyilli delgilere infilaklı fitil ile bağlanmış smoothblasting(örselenmemiş patlatma tekniği) dediğimiz yüzey elde etmek için dinamit dolgusu yapmaya geldi. 1x1 cm lik ahşap çıtalara 35 cm aralıklarla izolebant ile tespit edilmiş dinamitleri deliklere yerleştirdik. Bu çalışmaları yaparken eldivenim yoktu. Dinamit lokumları depodaki aşırı sıcaklıktan iş yerine getirilince sanki pekmezi akar bir haldelerdi. Mekik bağı ile infilaklı fitil bağlantısını bilmeyen ateşçiye mecburen hem öğretip hem de bizzat yaptım. Bu arada yeni mühendis Hüseyin Öztürk bunları teknik olarak öğreneceği yerde yine ortalıkta yoktu. Sonradan öğrendiğime göre işler bittikten 2 saat sonra işyerine gelmiş. Dinamit dolgusunu bitirdikten sonra çalışan işçi ve formenlerden biraz su istedim ellerime bulaşmış, sıvaşmış dynamex b ( nitro gliserin) yi yıkamak istedim.

Fakat bana su vermediler ellerimi çöl kumu ile ovaladım. Bu arada başım dönerek gözlerim karardı ayakta duracak halim kalmadı. Marangozluk işleri için hazırladığımız atölyedeki kalıp tahtaların üzerine sırt üstü yattım. Allah´tan Haluk Tolunay Bey o sırada arabasıyla işyerine gelince beni acele alıp STFA´nın revirine götürdü.Sağlıkçı bana iğne yaptı, oksijen verdi. Sonradan söylediğine göre tansiyonumun 4´ e düştüğünü öğrendim. Ama ahirete yolculuğuma henüz karar verilmemiş. Hüseyin Öztürk´ün beni yalnız bıraktığı bu başıma gelen sıkıntıyı nedense hiç unutamıyorum. Önceden kaynaşıp birbirini iyi tanıyan grubun içinde beni yalnız bırakmıştı. Elimi yıkayacak suyu bile bulamadım. Makine Mühendisi Sinan Bey bana saygısız davranıp beni Şantiye Şefi olarak tanımadığını ancak Haluk Beyi tanıdığını söyleyince ben de haluk Bey ile konuştum. Ayrılmak ve Türkiye´ye gitmek istediğimi söyledim. Zaten içlerinde yabancı idim Sinan Beyden vazgeçmek istemiyordu.

Ayrıca işi yönetebilecek İnşaat Mühendisi Hüseyin Öztürk´te vardı. Bundan dolayı teklifimi olumlu karşıladı. Bu arada infilaklı fitil ile ateşleme yapmadan önce Jeoloji Mühendisi Mustafa ile bahse girdik. Mustafa patlamadan sonra yamaç kayaları kayıp darmadağın olacak derken ben aksini iddia ederek aynen yerinde duracak dedim. Patlatmadan sonra ben haklı çıktım. Haluk Bey ertesi gün pasaportumu alıp çıkış işlemimi yapacak diye beklerken fikrini değiştirmiş olacak ki benden vazgeçmediğini söyledi. Ben ise Sinan Bey ile devam edemem, topladığın insanlar içinde çok iyiler var ama aklı fikri işten uzak olanlar da var. Ben hiç kimseye karşı değilim ama diğerleri bana karşı dedim. Neden fikir değiştirdiğini sordum, o gün gece Orhan Şengün Beyi ziyarete gitmiş benim dönme sebebini anlatmış. Şengün Bey kendisine Sinan Bey gibi 10 tanesini bulabilirsin ama İbrahim Balaban gibi birisini asla bulamazsın demiş. Orhan Şengün Bey Hasan Uğurlu Ayvacık Barajı ihalesinde yeraltı inşaatları için fiyat hazırlığı yapan sonradan Ercüment Sevgen Grubunun işlerinin tamamını Doğuş İnşaat şirketine devretmesi neticesinde alakası kesilen; Benim nasıl ve ne yaptığımı bilen takip eden birisiydi. Haluk Bey de bana işe devam et 3 ay sonra Sinan Beyden vazgeçeceğini söyledi. Ben de öyleyse bütün ekibine ve Sinan Beye söyle ki benim yetkili ve sorumlu Şantiye Şefi olduğumu kabul etsinler dedim.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —