Abdullah Çürüklü


MİMARLAR ODASI!


Kenan paşa´dan sonra kapanan Mimarlar Odası Sıvas Temsilciliği darbenin dehlizlerinde son nefesini verdi verecek. 12 yıldır esir.

Serbest çalışan mimar ve mühendisler kör döğüşündeyiz. Başımız kıçımız belli değil.

Naci, birkaç genç mimar meslektaşımla büroma gelip bana " fırça" çektiler.

Oturup bir dosya dalına el ile dilekçe yazdık. Bir iki cümlecik. Çok net. Sıvas´ta mimarlar bir çatı altında toplanmak istiyoruz.

Ahmet Tuna,

Orhan Kurt,

Abdullah Çürüklü.

Ahmet Turan Koç,

Erkan Karagülle

Naci Süha,

...

...

..

Hepimiz imzaladık.

Ha, bu arada beni de başkan seçtik.

Aldım dilekçemizi, gittim Mimarlar odası genel merkezine. Verdim dilekçemizi. İşleme konması için yönetim kuruluna sunuldu, toplantıya zorla katıldım, gerekçemizi kısaca sundum, ya şimdi olur, yahut hiç olmaz dedim. Kabul edildi önerimiz. Mührümü alıp Sıvas´a döndüm.

Yol boyu hayaller kurdum. Neler yapabilirim diye. Tek başıma yetkiliyim!!!

Ne demek bu; YANDIM demek.

Dönüşte toplandık. Bir " karar defteri" aldık. Aldığımız kararları yazıyoruz. Ahmet Turan Koç, her zaman KOÇ gibi yanımda. Orhan da Naci de Ahmet Tuna da....Bizim odamız, mimarlar odası, particilik dükkanı değil. Şahsi çıkarların gözardı edildiği, varsa yoksa mimarlık mesleğimiz, ötesi başka mahallelerin derdi, odamızla ilgisi yok.

Mimar nedir? Ne yer, ne içer...

BAŞ BELASIDIR. Bu kesin!!!

Hayal yer hayal içer, hayal işer.

ÖĞRENİR, bitmek tükenmek bilmez bir enerji ile, bilgi öğütür. Bilgisi yoksa ne hayalleyecek ki.

ÖKÜZÜN ALTINDA BUZAĞI ARAR. Bilir ki " şeytan ayrıntıda gizlidir".

Egosu en yüksek kişidir. Allahtan sonraki yaratıcı sanar kendini. Bu sanısını ayakta tutabilmek için köleler gibi çalışır, okur, sorup soruşturur, beller. Ondan sonra da savunur, varıyla yoğuyla.

Bu gün doğru der, bir hafta sonra yanlışlar kendi doğrusunu. Niye? Kafasına takılmıştır bir ayrıntı, didikleyip çalışıp yeni doğruyu bulmuştur çünkü.

Dediğim gibi, ele avuca sığmaz " hür general" dir.

Hani, karar alıp deftere yazardık cümlesinin arkasında beş altı saatlik " mimar tartışması" vardır.

Hiç bir zaman başkan olmadım. Hepimiz başkanız çünkü.

Yetkim var-yok umurumda olmadı hiç. Aklıma yatarsa hemen uygulardım. Arkam yiğit, bütün meslektaşlarım destekçim, sırtım yere gelir mi hiç?

Bu arada kravat takmak, üstüme başıma özen göstermek zorunda kaldım, tek rahatsızlığım bu oldu.

HER TARLADA AYRIKSI OT BİTER. Bu doğanın yasası. Rüzgar getirir tohumu. Tarlada da vardır kökü, tohumu. Olacak artık o kadarcık.

1993 yılı ocak ayında inşaat işçilerine Mimarlar Odası olarak kurs verme fikri oluştu bizde. Çoook uzun tartışmalar sonunda fikrimizi sabitledik, yol haritamızı çizdik. Diğer meslek odaları da kararımızı olumladılar. Küçük bir heyet oluşturup Recai Toydemir ile birlikte vali Ahmet Karabilgin´ e merhaba dedik.

İnşaat işçilerini eğitmek isteğimizi söyledim. Yapılan yanlışların ülke ekonomisine verdiği zararı, işçi ölümlerinin çokluğu, bilgisizlik...

Bir sürü neden sıraladım.

Tamam, olur, benden ne istiyorsunuz dedi.

Okul isterim dedim.

Bir de...

Bir de...

Bu böyle olmaz, sen isteklerini sırala, biter bitmez gel görüşelim dedi.

Hoş- beşten sonra valinin odasından çıktık.

Benim büroda toplandık. Hayallerimiz gerçek olacaktı. Heyecanımız dorukta. Çocuklardan beter sevinçliyiz. Bizler mimarız, böylesi fikirler bizden doğar... say sayabildiğin kadar.

Gerekçeli istek listemizi yazdık. Ertesi gün Recai bey, Orhan ben yanımızda iki arkadaşım daha vardı sanırım valinin karşısına oturduk. Biz çay içerken vali isteklerimizi yaladı yuttu. Çaylarımız bitti, valimizin telefonu çalışmaya başladı. İkinci çayımızla isteklerimiz aynı zamanda bitti.

Tamam, başka isteğiniz var mı diye sordu vali,

Evet var, kursumuzun açılacağı gün üçüncü konuşmacı olarak Kongre Lisesinde ( Kurşunlu Hamamı´nın karşısında) bizi onurlandırmanızı isterim dedim.

Öğrenciler okuldan ayrıldılar. İki gün sonra sabah 07 30 da ben, Temel Karamollaoğlu, Ahmet Karabilgin konuşma yaptık.

Zil çaldı.

1500 öğrenci sınıflarına girdi.

Bu kısa hikaye iki aylık bir koşuşturmacanın görülen yüzü.