Şehirleşme, uygarlaşma ya da çağdaşlaşma demektir. Öncesinde daha çok kırsalda birbirinden uzakta yaşayan insanoğlu, şehirleşmeyle birlikte ortak yaşam alanları oluşturup burada birlikte yaşamaya başlamıştır. Bu sosyolojik değişim elbette birtakım ihtiyaçların sonucudur. Bunlar, öncelikle çalışma olanağı, buna bağlı olarak daha iyi şartlarda yaşama, daha iyi eğitim, sağlık ve sosyal imkânlardan yararlanma ihtiyacıdır. Bu durum doğal olarak birlikte yaşama alışkanlığını da edinmeyi gerektirir. Birlikte yaşamsa beraberinde çeşitli zorluklar getirir. Öncesinde kırsalda birbirinden uzakta ve seyrek olarak yaşayan insanlar için gürültü, kirlilik, güvensizlik gibi sorunlar yokken birlikte yaşamdan kaynaklı bu gündemler ortaya çıkar. Bu zorluklar ise kültürde değişime sebep olur. Ayrıca öncesinde daha çok doğa içinde kendisiyle olan insan, yeni şartlarda, diğer insanların içinde yalnızlığıyla baş başa kalmıştır.
İnsanoğlunun geçirdiği değişimin önemli göstergelerinden biri edebi eserlerdir. Mitolojik dönem, masal dönemi, destan dönemi, halk hikâyeleri ve roman üzerinden geçmişten bugüne insanoğlunun sürecini görmek mümkündür. Dede Korkut öykülerinde yeni bir ev kurulacağı zaman damadın ok atıp okun düştüğü yerde çadırını kurması ile bu günkü apartman yaşantısı, insan yaşamındaki değişimi gösterir. Yakup Kadri´nin Kiralık Konak romanı, ev yaşantısı üzerinden Osmanlı´nın son dönemdeki dönüşümünü göstermektedir. Diğer taraftan, çağımızda şu aşamada tamiratına başlanılan çarpık kentleşme (kentsel dönüşüm) dediğimiz gecekondu kültürü de kırsal yaşamla günümüz arasındaki ara devreye işaret eder. Sonuç olarak insanoğlu, sürekli oturum planını değiştirmiş, kendi maddi ve kültürel birikimine ya da varlığına göre önce kendini, sonra ailesini, daha sonra da toplumunu düzenlemiş hatta süslemiştir. Sadece buradan bakılırsa halkların geçmişi ve kültürü değerlendirilip ilgi çekici sonuçlara ulaşılabilir. Yine buradan bakıldığında eski dönemdeki toplumların ne şekilde yaşadığı, insanlık tarihine neler verdiği de görülebilir.
Ulusların geçmişten beri yaşanmışlıklarının ya da düşünüşlerinin bir bütünü sayılan kültür de bu değişimlerin göstergelerinden sayılabilir. Her geçiş dönemi daha hareketli olduğundan içinde yenilikler, değişim ve gelişim barındırır.
Anadolu tarihi açısından büyük önemi olan Sivas´ın tarih içindeki yolculuğu değişik açılardan söz konusu edilmeli ve şehrin bu günlerde daha bir ivme kazanmış olan gelişiminin içinde yer almalıdır. İyi ve kötü günleriyle, başarılı ve başarısız dönemleriyle kent kültürünün bir parçası olan ve kentin romanı denilebilecek bu çalışmalar, elbette ki Sivas´ın gelecek kültürüne de katkı sağlayacaktır.EDEBİYATTA SİVAS SİVAS´TA EDEBİYAT projesi, bu romanın bir bölümünü oluşturur. Müzik, mimarî, folklor? şehir tarihinin diğer bölümleri olur ki uzun yıllar alacak çalışmalar başladığında bile Sivas´ta güzel bir kıpırdanma olur. Başlangıcından beri şehrin değişimi ve birikimi, kent belleğine uygun bir binanın restore edilerek bu amaca tahsis edilmesiyle kültürün hizmetine sunulabilir. Burası ilmî çalışmalarla düzenlendiğinde içinde sadece eski belge ve bilgileri toplayan bir yer olarak kalmayıp, kent birikimiyle ilgili yayınların yapıldığı, konferans, sempozyum gibi tartışma ortamlarının sağlandığı bir okul olur ki bu da şehrin kendi içinde ve dış dünyayla iletişimine fayda sağlar. Uyarmak gerekir ki bu gibi çalışmalar, bilim ve liyakati temel almazsa amacından sapar ve zararlı olur.
Kabul etmek gerekir ki ülkemizdeki pek çok şehre göre tarih ve kültür çalışmaları Sivas´ta daha hızlı ve etkili bir şekilde yapılmaktadır. Tarihi eserlerin yok edilmesi ya da yok olmaya terk edilmesindense günümüze taşınması, ona hak ettiği saygının gösterilmesi aslında her bireyin, her yöneticinin ve kurumun göreviyken yazık ki değişik nedenlerden dolayı şehirleşme olgusunun gecikmesi, tarihle gelecek arasındaki bağın zayıflamasına neden oldu. Pek çok tarihi eserimiz yabancı ülkelere taşınırken pek çoğu da tahrip edildi ya da edilmekte. Sivas ise bu konuda ülkemizdeki örnek şehirlerden biri oldu. Şehirdeki pek çok anıt mekân, restore edilerek güncellendi.Tamamıyla iyi niyetine inandığımız bu çalışmaların, ehliyetsizliklerce aslından uzaklaştırılmaları bir yana, artarak devam ettiğini görmek sevindirici. Elbette bizim haberimiz olmadan Sivas´ta da insanlığın mirası denilecek ve geçmişten geleceğeşehrin ortak malı sayılan tarihi anıtlar gereken ilgiyi görmüyor olabilir. Ancak şu var ki gecekondu kültürü altında yok edilmekteyken yavaş yavaş kurtarılan hanlar, medreseler, çeşmeler gibi yapıları gördükçe fark ettik ki daha pek çok ortak değerimiz varmış.
Günümüz kentleşmesinin en büyük hastalıklarından biri, anıtlaşmış mekânları, yerine uzak bölgelere yenisinin yapılması karşılığında ranta açmadır. Bu, ülkemizin pek çok şehrinde askeri bölgeler ve top sahaları üzerinden anlaşıldı. Daha kötüsü ise tarihi yapıların üzerine Toki binalarının yapılmasıdır. Bunu yapanların tarih önünde vereceği hesabın içinde Sivas´ın yer almasını istemiyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti adıyla çağdaş uygarlıklarla baş başa yürüdüğümüz devletimizin yüzüncü yılına hazırlanıyoruz. Bütün dünyanın hayran olduğu coğrafyamız ve eşsiz bir kültürel birikimimiz var. Başka isimlerde kurduğumuz devletlerimizin dışında bizden önceki uygarlıkların da doğal mirasçıları olarak bu topraklar üzerinde geleceğin bizi gururla anacağı bir yurt bırakmaya çalışmalıyız. Her şey insan merkezli olduğunda sorunlar daha kolay çözülür.
Sivas, Cumhuriyetimizin öncü kenti olarak bu konuda da belirleyici olabilir..