Hatem Türk

Tarih: 05.07.2019 07:15

SİVASLI OLMAK

Facebook Twitter Linked-in

Sivaslı olmak..

Son zamanlarda ülkemizin gündemini büyük oranda İstanbul Belediye Başkanlığı seçimleri meşgul etti. Toplumun her kesiminden konuyla ilgili fikirler, çıkarımlar, değerlendirmeler yapıldı. Dikkatimi çekenlerden biri de Sivaslılık adıyla İstanbul´daki Sivaslı sivil toplum kuruluşlarının konuya dair görüşleri oldu. Bunlardan birinin önderi olduğunu sandığım kişinin fikirlerini sabırla dinledim. Kişi, seçimlerde partilerin adaylarının büyük oranda Trabzon ve Rizeli olduğundan, Sivas´ın ise temsil edilmediğinden yakınıyordu. Bu anlamda kendi çözümünün ise bu seçimi protesto etmek olduğunu belirtiyordu. Bakıldığında kişinin verdiği istatistiğin dikkat çekmesi normal karşılanabilir. Sivas´ın büyük bir nüfus potansiyeline karşın temsilde sıfır çekmesi üzerinde durulmaya değer bir konudur. Zira son zamanlardaki başka istatistiklerde de durumun aynı olduğu görünmektedir. Senenin her 2 Temmuz´unu içine alan 10 günü de ülkemizde Sivas´ın konuşulması için herkes adata birbiriyle yarışıyor.Bu günlerde Sivas ve Sivaslılar tarihte eşine az rastlanan bir şekilde ithamlarla aşağılanıyor. Oysa senenin herhangi bir gününde (mesela her 4 Eylül) Sivas´ın iyi bir şekilde anlatılması söz konusu bile olmuyor. Yazık ki Sivas, Madımak gibi feci bir olayın dışında ülke kamuoyuna yansımıyor, denilse yeridir.

Bunun nedenlerini kim konuşacak, kim bu soruna temas edecek, kim bu kötü imajı değiştirmek için resmi ve özel kanalları kullanacak. Ya da bu sorunlar nasıl düzeltilecek? Sivaslı olarak biz cani değiliz, bu işleri yabancı gizli servisler yaptı, devlet yaptı; hükümette ya da yerel yönetimlerde Sivaslı aday yoksa seçimleri protesto edelim, hükümete karşı manifesto yayınlayalım gibi refleksler mi geliştirmeliyiz? Sivaslı olmakla ilgili bir anımı anlatayım:

Almanya´nın Düsseldorf-Essen arasında küçük bir kasabada bilimsel bir araştırma için bulunmaktaydım. Üzerinde kitap yazdığım şairin (Nevzat Yalçın) yakın arkadaşları olduklarını söyleyen birileri, yanıma gelerek kendilerinin Bochum´da edebiyat-sanat topluluklarının olduğunu söyleyerek benim kendilerine bir konferans vermemi istediler. Ben de işimi bitirdikten sonra memnuniyetle gideceğimi belirttim. Anılan zamanda beni götürdükleri yeri başta çok beğendim. Zaman zaman toplandıkları bu ortamda kendi yaptıkları yiyecekler eşliğinde edebiyat ve sanat sohbetleri yapıyorlardı. Aralarında ülkemizde adı anılan sanatçılar da vardı. Konuşmama başlamadan önce ?Sivaslı olarak yananlardan mısın, yakanlardan mı?? dediler. Ben de ?Önce yakıp sonra yananlardanım? diyerek her iki tarafın da aynı olduğunu, bu sorunu üstlenmek gerektiğini belirtmeye çalıştım. Bu sorunu çözmek için kendi değerlerimize, insanımıza, şehrimize saygı duymak gerektiğini söyleyerek bana göre sorunun kaynağını işaret ettim ve Âşık Veysel örneğini verdim.

Özellikle benden daha yaşlı Sivaslılar, Âşık Veysel´in her iki tarafın radikallerine pek yaranamadığını iyi bilirler sanıyorum. Onunla ilgili çocukluğumdan beri kulaklarımdan gitmeyen incitici bir laf var: (Çok özür dilerim!) ?Eşekten Veysel mi olur?? Bu laf, Türkçenin en büyük ozanlarından biri için, garibanlığını en iyi bilenler tarafından söyleniyor. Benzer örnekleri vermek var da Kızılırmak gibi boğazda düğümleniyor çoğu..

Belediye başkanı adaylığına dönelim geri. Trabzon ve Rizelilerin başarısı, Sivaslıların başarısızlığının nedeni ya da kaynağı olamaz. Gelinen bu durumda uygar bir insana yakışan, başarılı insanı tebrik ederek onun yaptığı doğruları örnek almak olmalıdır. Başka şehirlerin çıkardığı değerleri küçümsemek yerine çalışarak değer üretme kaygısını taşımalıyız.

Bir öğretim üyesi olarak Trabzon ve Sivas karşılaştırmasını kendi hayatımdan yapacağım. 2010´da doktora tezimi Sivas-Gürünlü şair-yazar-gazeteci Hasan Hüseyin Korkmazgil üzerinde yaparak çok güvendiğim çalışmamı kurumlarımızın yardımıyla memleketimde yayımlatmak istedim. Zira şairin hayatı ve şiirlerinin Sivas´a katacağını milyon liraların yapamayacağını biliyordum. Ancak muhatap bulamadım. Memleketimde kendi imkânlarımla bastırdığım yayınevi de dolandırıcı çıktı. Gürün ilçesinde panel ve kapsamlı bir sempozyum yapılmasına önayak oldum. Bu süreçte Gürün´ün sanatçılarının derlenerek kapsamlı eserler yayınlanması için yüklü bir miktarla proje yapıldığı söylendi. Projeye bilgi ve deneyimimi katmaya çalıştım. Ben de Gürünlü bir aşığın (Emsali) hayatı-sanatı ve eserleri konulu bir çalışma yaparak Kaymakamlık ve Belediye Başkanlığına arz ettim. O zaman beyin kanaması geçiren âşık uzun süre yatağa bağlı yaşadı ve muhtaç durumdaydı. Ama kabul edilmedi. Neyse ki kitabın masrafını hayırsever bir iş adamı olan Hacı Mustafa Yılmaz üstlenerek tüm gelirlerini âşığa bıraktık. Aynı tarihlerde konuyla hiçbir ilgisi bulunmayan bir kişinin tuhaf kitapları yüksek meblağlarla basıldı. Benim yardım ettiğim projenin kitabı da son derece absürd bir şekilde yine devlet imkânlarıyla basıldı. Bunları an /lat/mak çok acı verici. Daha fazlasını anlat/a/mayacağım..

Trabzon´a gelince. KTÜ´nün Edebiyat Fakültesi Dekanı, çalışmalarımı çok beğendiğini söyleyip ünlü denemeci, çevirmen Trabzonlu Sabahattin Eyuboğlu hakkında bir monografi yapmamı rica ederek her desteği sağlayacağını taahhüt etti. Kitabı bitirdim. Bir yılda Trabzon´daki Serander yayınevi ikinci baskıyı yaptı. Şair, yazar, çevirmen İsmet Zeki Eyuboğlu´nun yakınları, sanatçıyla ilgili yapacağım her çalışmaya her desteği sağlayacaklarını belirttiler. Trabzon´da yapılan her sempozyuma beni çağırarak bildiri sunmamı sağlıyorlar. Şu satırları yazdığım aynı anda Trabzon Belediyesi´nin Trabzon´un değerleri için hazırlayacağı kitaba üç sanatçının biyografi ve değerlendirmesini hazırlıyorum. Biri tamamlanmış toplam 5 ayrı Trabzonlu sanatçıyla ilgili yüksek lisans tezi yaptırıyorum?

Üç günlük tatilim de varsa tercihim olan memleketime küsmeyi Allah yazmasın. Tanrı, nihayet iki metrelik kucağı da orada nasip etsin. İki yıldır Sivas´ın halkevi dergileri Orta Yayla ve 4 Eylül üzerinde çalışma yapıyorum. ?Cumhuriyetimizin temellerinin atıldığı? sultan şehir için yapılacak her çalışma azdır. Sivas, ülkemizin tam ortasında herhangi bir değerle, zihniyetle sorunu olmayan, insanları geçmişin olumsuz hadiselerinden ders çıkarmış bir şehir. Eğitim, spor, tarım, sanayi, yemek kültürü ve turizm alanında yüksek potansiyeli olan şehrimizin en büyük güçlerinden biri de nüfusudur. Ancak insan, saygı, sevgi ve eğitimle güçlüdür. Güç, disiplinle başarıdır.  


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —