SİYASETİNİZ BATSIN...
Sayın Cumhurbaşkanı, Ortadoğu da yaşananlar karşısında en üst perdeden konuşsa da, artık sözlerinin bir hükmü yok gibi, çünkü hiçbir etki yaratmıyor... Türk milletinin büyük bir kısmı ise vicdani olarak üzgün, kırgın ve kızgın... Millet kime inanacağını, neye inanacağını şaşırmış durumda...
Bu şaşkınlık ve etkisizliğin temelinde, Sayın Cumhurbaşkanının yıllardan beri süren, İsrail ile ilgili çelişkili söylem ve eylemlerinin olduğunu düşünüyorum... Sayın Bahçeli’nin dediği gibi, konuşmalar siyasetin gereği olarak başka, gerçekler başka olabiliyor...
Zamanında, Sayın Cumhurbaşkanına “Yahudi Üstün Cesaret” madalyası vermişlerdi... Ancak yıllar sonra bunun doğru olmadığı, doğrusunun “Umursama Cesaret Ödülü” olduğu, Yahudi soykırımı (Holokost) sırasında Yahudilerin kurtarıcılarını onurlandırmak için verildiği açıklandı. Yani, ha Memmet Ali, ha Ali Memmet!
Sayın cumhurbaşkanı, Davos’ta “ONE MUNİTE” demişti. Hemen arkasından “sözlerim yanlış anlaşıldı, ben öyle demek istemedim” dese de, sayın cumhurbaşkanı “van munitin” siyaseten çok ekmeğini yedi...
Sayın cumhurbaşkanı, İsrail’in kanlı Mavi Marmara baskınından sonra, İsrail’in özür dilemesini, ailelere tazminat ödenmesini ve Gazze ablukasının kaldırılmasını istedi. Özür dilendi, tazminat ödendi ama bırakın Gazze ablukasının kaldırılmasını, binlerce Filistinli öldürüldü ve Gazze işgal edildi...
ABD, Sayın cumhurbaşkanını BOP’ un eş başkanı yapmıştı. Sayın cumhurbaşkanı Ortadoğu’nun sınırlarını yeniden belirleyen, Büyük Orta Doğu (BOP) projesinin içeriğini bilmiyor olabilir miydi? Artık bu eş başkanlığa da sahip çıkmıyor. “Bizi bağlayıcı yanı yok, doğmadan ölen bir projeydi” diyor.
ABD, AKP İKTİDARINI SURİYE’DE Kİ EMEVİ CAMİİNDE NAMAZ KILMAYA GÖNDERİRKEN, MİLYONLARCA SURİYELİYİ DE ÜLKEMİZE SOKTU... Sayın cumhurbaşkanı bu olayı da çoğu zaman olduğu gibi, Müslümanlığa bağladı. O günden beri, halkımızın bir kısmı kendisini ENSAR, kaçkınları da MUHACİR zannediyor...
KORKARIM Kİ, EMEVİ CAMİİNDE NAMAZ KILMA HAYALİ KURANLAR, GÜN GELECEK AYASOFYA’DA AYİN YAPACAKLAR...
Sayın Cumhurbaşkanı, “Karabağ’a nasıl girdiysek, İsrail’e de gireriz” dedikten bir hafta sonra “İsrail’in vatan topraklarına saldırabileceğini” söyledi... Yani, yeni düşmanımız, bu gün bile ticaretimizin tam gaz devam ettiği İsrail...
Aslında sayın cumhurbaşkanı, yirmi iki yıldır bu milletin en hassas olduğu iki konuyu, yani vatan savunmasını ve dini hassasiyetleri kullanmaktan hiç çekinmiyor. Hakkını yemeyelim, ustaca da kullanıyor... Kullan babam, kullan... Bazen coşkuyu, bazen de korkuyu, ver babam, ver...
Tarihimiz bize şunu öğretmiştir ki, bu ülke dışarıdan silahla işgal edilemez. Ancak Osmanlı devletinin son döneminde olduğu gibi, içeride adaleti yok edersen, liyakati kaldırırsan, yolsuzluğu ve yasakları önlemezsen, devlet kurumlarını darmadağın edersen, ekonomiyi yönetemezsen, halkı yokluğa ve yoksulluğa mahkûm edersen, bu devleti belki yıkamazlar ama çökertebilirler... Ancak bütün dünya da bilir ki, Türk milleti her ne olursa olsun ayağa kalkmayı bilir...
Onun için en kısa sürede, ülkeyi bu hale getiren, eylemleri ile söylemleri uyuşmayan, çelişkilerinin içinde ne konuşacağını ne yapacağını şaşırmış siyasetçilere, artık dur demenin vakti geldi ve geçiyor...
Sayın Devlet Bahçeli daha dün DEM kapatılmalı, PKK meclisten çıkarılmalı derken bu gün “DEM Siyasi bir partidir” diyebiliyor... Sayın cumhurbaşkanı da, Sayın Bahçeli’yi desteklediğini açıklıyor... İsrail bize saldıracakmış, iç cepheyi güçlendirecekmişiz... Sanki İsrail ya da yedi düvel bize saldırırsa, DEM-(PKK) desteği ile ülkeyi savunacağız...
Bunların derdi başka... Bunların derdi Anayasa mahkemesini kapatmak, uygulamakta imtina ettikleri mevcut anayasanın yerine, yeni anayasa yapmak ve Sayın R. Tayyip Erdoğan’ın ömür boyu Cumhurbaşkanı olmasını sağlamak... Bunu gerçekleştirmek için de, TBMM de, DEM-(PKK) milletvekilleri ile sayısal çoğunluğu elde etmek... Tabii ki bunun bir karşılığı olacak...
Toplumun çoğunluğu yoksulluk sınırının altında yaşarken, Türk parası pula dönmüşken, sokaklar cinnet halindeyken, adalet mekanizması bozulmuşken, bu ülkenin gündemi Anayasa değişikliği midir? Ya da Sayın R. Tayyip Erdoğan’ın veya Sayın Bahçeli’nin koltuklarının istikbali midir?
Sizin siyasetiniz batsın he mi?
Tacettin KEPENEK