Tacettin Kepenek


SON BOZKURT!

...


SON BOZKURT...

Ülkenin konuşulan gündeminde,  Türkiyelilik meselesi, Bozkurt işareti tartışmaları, eski Ülkü ocakları Genel başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesi ve Ateş ailesi ile birlikte milyonlarca Türk’ün her anlamda adalet arayışı var...   

Ülkenin konuşulmayan gerçek gündeminde ise bir yanda “Kurtlar Vadisi” diğer yanda “Sefillerin dramı...”

Türk mitolojisinde; Kurt, Türk’ün bir nevi anası, bakıcısı, rehberi ve yol göstericisidir. Türk efsanelerine göre inanış böyle... Kurt, Türk milletinin (totemi) içtimai mana taşıyan sembolüdür. Bozkurt büyük seferlere önderlik eden milli kılavuzdur. Yani Türk kavimlerinin müşterek totemi, kesin olarak kurttur.

Avrupalılara göre de, TÜRK TARİHİNİN SON BOZKURT’U MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’TÜR...

Genel anlamda Türk, Türkçe konuşan ve kendini Türk sayanlar olarak kabul edilir... Anayasamıza göre ise Türk tanımı şöyle yapılmış. “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.”  

Bu tanımlara ilaveten, Türkiye cumhuriyeti devleti özelinde Türk ulusu; Zaza, Kürt, Gürcü, Çerkez, Laz, Arap, Nusayri, Süryani, Balkan, Tatar, Türkmen, Alevi Türkmen gibi birçok etnik kökenin bileşiminden meydana gelir. Bilimsel araştırmalar ortaya çıkarmıştır ki; Etnik köken açısından bakıldığında sadece Anadolu Alevileri, Türk etnik kimliği ile tanımlanabiliyor...

Türklüğün bütün  unsurları, tarihi, destanları,  efsaneleri, dilleri, dini inançları, kültürü, töresi, dünyada ki bütün Türkler için ortak değerler. Ancak biz Türkiye Türklerinin, Türk milliyetçiliği anlayışı ile dünyada ki diğer Türk devletlerinin Türk milliyetçiliği ve Türklük  anlayışı, birbirinden ayrışıyor... Çünkü  Türk kimlik ve şuurunu ortaya çıkaran olaylar balkan muharebeleridir, Çanakkale savaşlarıdır, Yemen’dir, Galiçya’dır, Kafkasya’dır, Anadolu’dur. Söz konusu dönemlerde, vatan savunması etrafında Türk kimliği ve şuuru doğrudan doğruya savaş, kan ve gözyaşı ile oluşmuştur.

Selçuklu ve Osmanlı imparatorluğu  dönemlerinde, bu günkü anlamda bir Türk milliyetçiliği veya Türklük bilincinden bahsedilemez. Bu devirlerde asıl olan, İslamlık ve Osmanlılıktır... Bu devletler, bilerek ve isteyerek, yüzyıllarca Arapça-Farsça dilinin ve Arap-İslam kültürünün baskısı altında kalmışlar.

İstiklal savaşı sonunda, Türkiye cumhuriyeti devleti ile birlikte kurgulanan, ulus devlet yaratma ülküsü, Türk milliyetçiliğini anlamlı bir şekilde ortaya çıkarır. Atatürk’ün Ne mutlu Türk’üm diyene” sözü ise bu bilincin sonsuza kadar perçinlenmiş hali... 

Uzun yıllardır Türkiye de yapılmaya çalışılan şey, Ergenekon’dan çıkıp, Kurtlar vadisine geçmek veya Ergenekon’dan çıktıktan sonra İslam sancağı altında toplanıp Türk-İslam sentezi yapmak ve kurtlar vadisine geçmek... Oysaki;  ATATÜRK’ÜN, TÜRKİYE CUMHURİYETİ İÇİN GÖSTERDİĞİ YOL, ERGENEKON’DAN ÇIKIP, MUASIR MEDENİYET SEVİYESİNE GEÇMEKTİR...

Türkiye Cumhuriyetinin kurucu partisi CHP’nin, altı okundan birisi milliyetçilik olduğu halde, zaman içinde kendilerini herkesten daha fazla Türk milliyetçisi ve bozkurt olarak gören, farklı siyasi partiler ve gruplar, Türk milliyetçiliği fikriyatını daha fazla  sahiplendiler...

Türk milliyetçiliğini sahiplenenler ve/veya devlet erkini elinde bulunduranlar, keşke; Ülke içinde herkese ayar vermeye çalışırken, Suriye’nin kuzeyinde, Kürt devleti kurduran ABD’ye de ayar verebilselerdi. Papaz Bronson olayında, aslan gibi kükreyip, iki gün sonra kedi gibi olmasalardı.  Süleyman Şah türbesini yerinde savunup, kaçırmasalardı. Sınırlarımızın yol geçen hanına dönmesine engel olsalardı.  Demografiyi değiştirecek şekilde Arap istilasına göz yummasalardı. Okullarda  andımız hala okunsaydı, kurumlarımızın tabelalarında T.C. ibareleri kaldırılmasaydı. İslamcı cemaatleri, devletin içine sızdırmasalardı. İllegal güçler, devlet içinde kendilerine işbirlikçiler bulamasalardı. Ankara’nın göbeğinde katledilen Sinan Ateş cinayetine sessiz kalmasalardı. Türk milliyetçiliği dahil her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alanlarla, birlikte olmasalardı. O kadar gelgit var ki hangisini yazalım... 

Arap kültürü ile iç içe geçmiş Müslümanlık anlayışını, Atatürk milliyetçiliğinden uzaklaştırılmış, sembollerle yaşatılmaya çalışılan Türk milliyetçiliğini ve Türklüğü, bazen birlikte, bazen ayrı ayrı kendilerine sermaye yapan ve kullanan siyasi yapılar, ulus devlet kurgusunu ve bilincini ciddi anlamda zorluyorlar...

Bu nedenle,  anayasal Türk tanımı ile birlikte, Türkiye cumhuriyeti devletinin kuruluş ayarlarına bağlı, “Türklüğün asil bir ruh ve şuur meselesi” olduğu bilincini, her zamankinden daha diri tutmalı ve mutlaka geliştirmeliyiz... 

Çünkü son bozkurt görevini yaptı ve 10 Kasım 1938 de uçmağa vardı. Son Bozkurt’un  gösterdiği yoldan ayrılmadığımız taktirde, elbette Türkiye cumhuriyeti devleti ilelebet payidar kalacaktır...

 Tacettin KEPENEK