"Dünya bir değirmen insan öğütür
Herkese keyfince nasip dağıtır
Cümle insan sevdasının beyidir
Aşk padişahıyız, sevgi ağası
Muhabbet insanıyız biz yoktur dahası"
Çok yıllar önce Sivas´tan Fransa´ya göç etmiş yaşlı Ermeni bir kadın, sık sık, ata toprağı Sivas´a doğduğu köye gelirmiş.
Köyde kalan komşularıyla, sarılır koklaşır hasret giderirmiş. Köylüleri ona "MERCAN ANA,MERCAN BACI"" derlermiş. Yine Mercan Ana yaşı 80´e dayanmış halde, gelivermiş doğduğu topraklara.
Yine sarılmış koklamış komşularını. Ölüsü olan ile ağlamış, düğünü olan ile oynamış! Oyalı mendili eline alıp halaylar çekmiş cümle ahali ile...
Adettir SİVAS'ta ya... Köylüler sıra ile davet etmişler. Su böreği yapmışlar, madımak pişirmişler, köfte yoğurmuşlar, tandırda çörek çekmişler, un helvası kavurmuşlar, kavurga yapmışlar, yağlama yağlamışlar!..
Hepsinde birer gün yatmış laflamış. Herkese ayrı ayrı hediye (yol) getirmiş. Boyun boyuna sarılıp ağlaşmış köylüleri ile. Orada can vermiş. Kan toprağına düşer derler ya işte öyle. Komşular telefonla, kızına haber vermişler; "Anan öldü, gelir alır mısın, biz burada gömelim mi?" diye... Kızı, gelip alayım demiş. Lakin yaşlı köylü demiş ki, "kızım anandır atandır hakkındır gelip alabilirsin amma, bırak MERCAN BACIYI burada gömelim zira su yarığını (çatlağını) buldu" demiş.
***
"Su çatlağını buldu". Ciltlerce kitabın anlatmakta aciz kalabileceği, o irfani metanet ve adanmışlığı, bir cümle ile anlatmayı insan ruhuna salıveren bu dervişane dinginlik ve hoşgörü başkaca bir uygarlıkta var mıdır acaba?
Bu toprakların çocukları, dünyanın neresine giderlerse gitsinler, bozkırın o ruhlarını tımarladığı çise, burun deliklerini her daim titretmeye devam eder...
Buna Anadolu irfanı demekten başka bir söz bulamıyorum sevgili okurlar. Hangi şart ve durumda bulunursa bulunsun, o ayaz tutan yürekleri ısıtan, işte bu toprakların şerha şerha bağrındaki suları, bir çatlakta bütünleyen arifane sadelik değil midir?
Anadolu´nun asırlara varan ve kaybolmayan bir irfanı vardır ki, müntesiplerini o minvalde kavurup olgunlaştırarak, dervişane bir ruh ile donatıverir. Anadolu işte!.. Kimsin, necisin demeden kollarını açarak kucaklar bir cümle yaratılanı.
Belki de insanoğlunun, arayıp da bulamadığı o sade dinginlik, aslında bizim varlığımızın temelinde saklı.
***
İŞTE bu seyri suluku diri tuttuğumuz oranda Anadolu Anadoludur. Nice zaman küllenmeye yüz tutsa da, bir el yordamıyla yeniden içlerimizi aydınlatan rayiha, bu toprakların çatlaklarında gizli. Avare nice su acıyı, sevdayı, hüznü, vefaya araya araya çatlağına revan olsa da, bir birinin gölgesini incitmemeyi öğütleyen Anadolu, bütün suları kendi bağrında şerbetleyebilecek kadim bilgeliğe sahiptir!
Başka bir millet, başkaca nice uygarlık ANADOLU´nun bu sırrını çözmede aciz kalır elbette. İnsanı kendine benzeten ve kendi hamuruyla yoğurup olgunlaştıran başkaca bir diyar henüz keşfedildi mi bilemiyorum.