Tacettin Kepenek


TÜRKİYE YÜZYILI

Tacettin KEPENEK Yazdı...


TÜRKİYE YÜZYILI...

Türkiye cumhuriyetinin sekizinci cumhurbaşkanı, rahmetli Turgut Özal, iddiası olan bir insandı. ”Yirmi birinci asır, Türklerin asrı olacak” derdi... Belki de bu sözden ilham alan sayın cumhurbaşkanı, yine aynı iddiayı ortaya koyuyor, Türk Asrı demiyor da “Türkiye Yüzyılı” diyor. Olsun, iddialı olmak Türk'ün vasıflarındandır ve kanaatimce de, olması gereken budur...

Seçimlerde şu oldu, bu oldu, taraftar demokrasisi zihniyeti içinde kazanmak için her şey mubah oldu ve sonunda geçti gitti... Zaten biz değil miyiz, statlarda maç izlerken bile takım ne kadar kötü oynarsa oynasın, vur kır parçala, bu maçı kazan diye tezahürat yapan... Ve sayın cumhurbaşkanı da, kendine göre gerekeni yaptı ve yeniden kazandı. Türkiye de ister siyasette, ister ticarette, nasıl kazanılırsa kazanılsın, kazanan daima haklıdır (!) ve tarihsel süreçte, halkımız bunu hep böyle kabul etmiştir...

Bu ülkede ki, yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar sloganı altında kümelenen sorunlar, aslında milletimizin çok iyi bildiği ve hatta büyük bir çoğunluğun baş başa yaşadığı sorunlar... Millet, bu sorunların çözümlenmesi için “nasıl bozduysan öyle düzelt” ya da bir başka deyişle “yaparsan yine sen yaparsın” diyerek, sayın cumhurbaşkanına yeniden yetki verdi... Elbette demokratik, laik, hukuk devleti sınırları içinde olması şartıyla...

Sayın cumhurbaşkanı, yeni dönem için daha önce ki hükümetlerden biraz daha farklı bir kabine oluşturmuş görünüyor. Birincisi Karadenizli hegemonyası yok, ikincisi eskiye göre kısmen daha liyakatli ve yönetim sürekliliğini sağlayabilecek teknokrat isimler seçilmiş... Yeni kabinede göreve başlayacak bakanlardan bir kaç tanesi öne çıkıyor ve daha çok konuşuluyor.

Sayın cumhurbaşkanının, görevden almasaydık, halk bankasını dolandıracaklardı dediği Mehmet Şimşek yeniden Hazine ve Maliye bakanı oldu. Sayın Şimşek, bakanlık görevinden ayrıldıktan sonra yaptığı açıklamalarda, “TÜİK verileri ile oynanmamalı, Merkez bankası bağımsız olmalı, gerçek yatırımcının gelmesi için hukuk tam anlamıyla geçerli olmalı” demişti. Demek ki, artık bu yanlışlıklar düzeltilecek...

Ayrıca bu atama ile “Faiz sebep, enflasyon sonuç” tezi, resmen sona ermiş ve tarihin tozlu raflarında yerini almıştır. Faizler artırılmaya başlandığında “Faiz – Nas” ilişkisine nasıl bir kılıf bulunacak merak ediyorum...

Sayın Şimşek, görev teslim töreninde yaptığı konuşmada, ülke ekonomisi için, “kurala dayalı öngörülebilir bir ekonomi” ve “makro finansal düzeyde rasyonel zemine dönmekten başka çaremiz yok” dedi. Bunun anlamı şudur... IMF ve Dünya bankası rehberliğinde küresel sermayenin şartlarında borçlanmak, döviz-para ve sermaye politikalarında sert tedbirler almak, ücretleri kısmak, yeni vergiler koymak veya mevcut vergileri artırmak... Ekonomilerde mucize olmadığına göre, bunların olacağını tahmin etmek için de kâhin olmaya gerek yok...

Mehmet Şimşek, uluslararası liberal ekonomik sistemin tanıdığı, güvendiği bir kişi ve yerinde bir görevlendirme olduğu konusunda bütün kesimler hem fikir ... Ancak piyasalar, bu atama için henüz olumlu bir karşılık vermedi. Belki de, uluslararası finans çevreleri, bekle gör politikası ile ekonominin kurtarıcısı rolü verilen, atanmış bir bakana verilecek yetkiyi ve etkisini görmek istiyor... Hayırlısı olsun diyelim...

Evet, seçimler geldi geçti... Millet her ne olursa olsun yine Sayın Erdoğan’ı tercih etti. Kaybedenlerin kimseye küsüp, kızacağı veya kazananların zafer çığlıkları ile ganimet paylaşacağı, bir durum yok ortada... Ancak her seçimin sonrasında şunu görüyoruz ki, seçimlerin dili, seçim stratejisi başka bir şey, seçimden sonrası başka bir şey... Bence CHP’nin çözemediği noktalardan biriside bu... Belki de bunun sebebi, Pir Sultan Abdal’ın “HAKKA TESLİM OLSUN GARİP CANIMIZ, DÖNEN DÖNSÜN BEN DÖNMEZEM YOLUMDAN” felsefesinde saklı... Yanlış mı? Elbette değil... Ancak bu çağda, sadece kendi oyun anlayışınızı uygulamanız değil, rakibinizin oyun anlayışını da bilmeniz ve ona göre de oyun kurmanız gerekiyor...

CHP ve millet ittifakının, seçimlerde 17 bin sandığa gözlemci dahi koyamadıkları ortaya çıktı. Hani bütün tedbirler alınmış, bütün hazırlıklar yapılmıştı. Görüldü ki CHP ve ittifak partileri aslında birbirlerini kandırıyorlarmış. Oysa ki Türkiye’de seçimler, daima sandıkta kazanılır. CHP örgütlerinde, “sen ağa , ben ağa, bu ineği kim sağa” döngüsünden çıkılmadıkça, bu filmler daha çok çevrilir...

Şimdi ise yeni şeyler söylemek lazım...

Sayın cumhurbaşkanı, 21. Asrın gerçekten Türkiye Yüzyılı olmasına inanıyor ve istiyorsa, bütün kesimleri ötekileştirmeden kucaklamalı ve rasyonel davranmalıdır... Özellikle bu aşamadan sonra, kazananların kaybeden kesimlere “KAYBETTİNİZ” duygusunu yaşatmayacak bir yönetim ve iktidar anlayışı içinde olması bir zorunluluktur...

Madem ki aynı gemideyiz, geminin rotasını saptırmadan ve su aldırmadan, işin oluruna bakmamız, dünü dünde bırakarak ilerlememiz gerekiyor...

Tacettin KEPENEK