“UTANÇ MEKTUBU”
Sayın Devlet Bahçeli, 5 Kasım 2024 tarihinde, terörist başına yaptığı çağrıyı tekrarladı ve sözümün arkasındayım, dedi.
Oysaki daha yakın zamana kadar, aynı Bahçeli “DEM partisinin kapatılması, dokunulmazlıkların kaldırılması, mallarına mülklerine el konulması, vatandaşlıktan çıkartılmaları, tarihe, ecdada, vatana ve millete namus borcudur…” Diyordu.
Sayın Bahçeli, 22 Ekim 2024 tarihinde, “Türkiye bölücü teröre asla rıza göstermeyecek, müzakere ve mütareke dayatmaları işe yaramayacaktır” derken, kendisinin bu çağrısı, bir müzakere ve mütareke çabası olmuyor mu? Sayın Bahçeli’ye veya Sayın Erdoğan’a, kim, neyi dayatıyor?
Bu siyasetçiler, yıllardan beri o kadar çok çelişki yarattılar ki, millet kime, neye, inanacağını şaşırdı... Ne ideoloji, ne inanç, nede samimiyet kaldı...
İttifak kurmadan önce, “Erdoğan ve AKP milli güvenliğimiz için en az PKK kadar tehdittir”, “AKP’den yüce divanda hesap sormazsam şerefsizim, namussuzum” diyende, Devlet Bahçeli idi...
Sayın Devlet Bahçeli yıllar önce, mitinglerde Sayın Erdoğan’a “senden cumhurbaşkanı olmaz” dememiş miydi? Aslında aynı sözün benzerini HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş’ta söylemiş, “seni cumhurbaşkanı yaptırmayacağız” demişti. Şimdi Demirtaş cezaevinde, Sayın Bahçeli ise iktidar ortağı...
Sayın Bahçeli diyor ki, “Erdoğan’ın yeniden seçilmesi ve aday olabilmesi için yasal düzenleme yapılmalıdır.” Nereden, nereye... “Her ceviz yuvarlaktır, ancak her yuvarlak ceviz değildir!” Ne kadar derin bir söz değil mi? Çöz çözebilirsen...
Donald Trump, yeniden ABD başkanı seçildi. Sayın Erdoğan, dostum dediği Trump’ı sosyal medya paylaşımı ile kutladı.
ABD başkanı Trump’ın, 9 Ekim 2019 tarihinde Sayın Erdoğan’a yazdığı utanç mektubunu bir hatırlayalım...
“Sayın cumhurbaşkanı, gelin iyi bir anlaşma yapalım! Binlerce kişinin öldürülmesinden sorumlu tutulmak istemezsiniz ve biz de Türk ekonomisini mahvetmekten sorumlu olmak istemeyiz ve bunu yaparız. Size bunun bir örneğini, Pastör Brunson olayında yaşatmıştım. Sorunlarınızın bazılarını çözmek için çok uğraştım. Dünyayı yüz üstü bırakmayın. Harika bir anlaşma yapabilirsiniz. General Mazlum sizinle müzakere etmek istiyor ve daha önce vermedikleri bazı ödünleri vermeye niyeti olduğunu söylüyor. Size güvenerek, (Mazlum Kobani’nin) bana yazdığı, elime ulaşan mektubu da ekliyorum.
Eğer bu işi doğru ve insani şekilde çözersen, tarih sana olumlu bakacak. Eğer iyi şeyler olmazsa, sana sonsuza kadar şeytan gibi bakacak. Sert adam olma, aptal olma. Seni daha sonra arayacağım.”
Evet, bu Megaloman, dünya siyaset sahnesine yeniden çıkıyor. Parası ödenmiş F35’lerin parasını alıp, üzerine yatan da, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak ilan eden de, Sayın Cumhurbaşkanına YPG'nin başındaki terörist Mazlum Kobani ile anlaşacaksın diyen de, bu adam... Hiç şüpheniz olmasın, çok yakında da “evet, nerede kalmıştık” diyecektir…
Devletin başındakilerinin, PKK-DEM terör meselesi hakkında söylediklerine ve son gelişmelere bakarsak, akıl sağlıklarını yitirdiklerini düşünebiliriz. Sayın Devlet Bahçeli’nin, ülkenin ekonomik, idari ve ahlaki bir sefalete sürükleniyor olmasını görmemesi, mümkün değil. Bu durumda bile Sayın Erdoğan iktidarda kalmalıdır diyebiliyorsa, mutlaka bir nedeni olmalıdır... Bence mesele, güncel iç siyasetin dışında, çok büyük ve çok farklı...
Kanaatimce, idam edilmemesi şartıyla teslim edilen ve bu güne kadar özenle beslenen terörist başı APO’yu serbest bıraktırıp, ABD’nin kurdurduğu Kürt devletinin başına getirmek istiyor olabilirler... Bir yandan Barzani, diğer yandan YPG Kürt devleti, Türkiye’ye bağlı birer uydu devlet olur hayalini, kuruyor olabilirler... Hedef, belki de Misak-ı Milli sınırları...
Ancak, iktidarın ihtiyacı olunca aklına düşen iç cephe, çok yorgun ve yıpranmış durumda... Böyle bir hedef için bile, bu yönetimle artık yeter... Türkiye Cumhuriyeti devleti, kişilerle kaim olamaz. Mustafa Kemal’in askerleri de var bu ülkede...
Tacettin KEPENEK