Abdullah Çürüklü


VEFA (Devamı)


VEFA(devam)
Bundan böyle yeni iş kabul etmemeye karar verdim,başıma çorap örülmüştü. Bir yandan mevcut işlerimi bitirmeye uğraşırken bir yandan da Arif Enginbeyefendinin işine "ucun ucun" bulaşıyordum. Kısa sürede planların taslaklarını bitirdim aklım sıra. Gel gelelim iş cephe tasarlamaya gelince işim uzadıkça uzuyordu. Sonunda büromun duvarları cephe taslakları ile doldu,asacak başkaca bir yer kalmayınca bir dosyaya doldurmaya başladım. Ramazanda top patlamaya yakın insan susar da top patlayınca bir kova su içer de kanar ya,ben de kandım artık.
Arif Bey´i arayıp durumumu özetleyip gel bir bak,hangi cepheyi beğenirseniz onu yapalım dedim.
Abdullah bey,sence uygun olan benim için de uygundur,senin tasarladıklarına ben nasıl müdahil olurum,projenizi kayıtsız şartsız kabul ediyorum diyerek beni onurlandırdı. Onurlandırmaz olaydı,yaklaşık bir hafta yaptığım cephe çalışmaları arasında şu iyi şu kötü,şunun kaşı eğri,şunun gözü şehla demekle geçti. Haftanın sonunda taslak sayımı sekize düşürmeyi başardım. Elediklerimi ayrı bir dosyaya sokuşturdum. Diğer sekiz tanesini yeniden duvara dizdim ayıklamaya çalışacağım. Beceremedim. Bir hafta daha geçti,yok,ayıklayamıyorum. Her biri farklı semboller,farklı anlamlar taşıyorlar. Hani,bir anaya,bir çocuğunu seç,onu yücelere çıkaracağız dense nasıl bir bunalıma girer,benimki de o hesap. Hangisini seçeyim? 
Hep desteğini gördüğüm yiğit eşim imdadıma yetişti.
Patron,ben senin yerinde olsam şunu seçerdim deyip kestirip attı. Üstümden dünya kalktı,şimdi ben dünyanın üstündeydim.
Çok kısa sürede mimari projemi bitirdim. Diğer projeler de tamamlandıktan sonra Suşehrin´e gidip klasörleri Arif Bey´e verdim. İnşaatın fenni sorumluluğunu orada ikamet eden inşaat mühendisi bir tanıdık üstlendi. Belediyeden o gün mü ertesi gün mü tam hatırlayamıyorum hemen aldık. Arif Bey ücretimin tamamını verdi,yarısını geri verdim,almadım. Biraz cenk ettik. Almadım. İnşaat biter,binaya kanın kaynar için ısınır,o zaman alırım söz dedim.
Kuşlar gibiyim,artık hür generalim,dilersem yeni iş alabilirim,keyfim gıcır.
İki yıl sürdü inşaat. Bu sürede kanıksadığım inşaatlarla ilgili bir yığın sorun. Birer ikişer çözümledik. Arımızla namusumuzla kazasız belasız Allah´a şükür bitirdik inşaatı.


Sıvas belediye başkanı Bekir Timurboğa mahalle ve Dumlupınar İlkokulu´ndan sınıf arkadaşım. 
Amcamın öküzleri inekleri vardı. Ahırımız büyüktü. Bir kış boyu hayvanların dışkıları(ahbun) bahçemizdeki yerine yığılır,kurutulur,sonbaharda da kağnılara kurulan ahbun çetenlerine doldurulur, tarlalarımıza götürülüp serilir,sonra da öküzlerle tarlalar sürülürdü. Bir yaz boyu bu ahbun bölgesi mahallenin uşaklarının güreş minderi olurdu. Önceleri cıvık mıvık oludu ama biraz sağa sola yayarak tezce kurumasını sağlar ondan sonra envayi çeşit oyunlar oynardık ahbunun üstünde. Bekir de emsalim olduğum için habire boğuşurduk. Tabii babasının dükkanından kaçabildiği süre içerisinde. Çiftçiler o yıllarda gara cizlavit (siyah Gıslewet) lastik ayakkabılardan pek hazzetmezlerdi. Zengin çiftci çarık giyerdi. Bekir´in babası çarıkcı idi,yaz aylarında başı arı kovanı gibiydi, tez benim çarığım...
Bekir yazın çok zor kaçabilirdi "Mısdafa Emmi´nin tikanından).
Eeee,şimdi ne gereği vardı bu açıklamanın burada diyeceksiniz de,bir bildiğim var ki yazdım,hemen yüzünüz buruşmasın,biraz daha sabredin,buraya kadar dinlediniz,az birşey kaldı,aha birazdan bitecek.
Bekir Timurboğa tlf açtı,turizm bakanımız Mükerrem Taşçıoğlu burada,seni istiyor dedi. Ne alaka,benim ne işim olur,bayındırlık bakanı olsa anlarım da, bu da nereden çıktı şimdi.
Ne yapacakmış beni diye sordum.
İstiyor işte dedi.
Tanımam bilmem,benimle ne işi var,nerden rüzgar esiyor,ben sevmedim,sizin politikalarınızı da onaylamıyorum,oraya gelirsem kesinlikle başım derde girer,sen birşeyler söyle beni unuttur,zaten bir yığın vızılağı vardır...
Yoook,tez gelsin diyor,
Bekiiir,gardaaaş,bir bahane uydur...
Çürüklü, bakan ile Suşehri´nden geçerken,bakanımız şoförü durdurdu,indi,bir binaya girdi. Ardından konvoy dükkanın etrafını sardı. Ben ve bakanımız içerideki BEYEFENDİ´nin kahvesini içtik. Bakanımız bu binanın mimarisini sevdim,merak ettim dedi. Arif bey de senin adını söyleyince nasıl gururlandım bilemezsin. Şimdi de seni tanımak,birkaç proje vermek istiyor,onun için seni istiyor deyip anlatacaklarını anlatmanın rahatlığı ile benden olumlu cevap bekliyor Bekir.
Bekir,gardaş,ben halimden memnunum, başımı derde sokmak istemiyorum,iki gün sonra papaz oluruz,gözünü seveyim,bakanımıza bir iki yalan yanlış birşeyler söyle,bu beladan uzak tut beni,he mi gardaş.
Siz solcular zaten böylesiniz, mırıl mırılda.....
Tlf kapandı. Ohhh dünya varmış. Nerden çıktı şimdi bu iş, hasbinallaaah...

Arif Engin bey tlf açtı,başçavuş edası ile,bu cumartesi öğlenden pazar öğlene kadar Suşehri´nde olacaksın !!! Deyip kapattı. İş ciddi. Bahane mahane kabul etmiyecek anlaşılan. Emir demiri keser,askeri kural,emretti.
Cumartesi akşamı çakırkeyfiz. 
Hiç gereği yokken,benim hayatımı mahvettin Abdullah bey,farkında mısın dedi Arif bey. Hoppalaaa,bu da nereden çıktı. Aklımdan acaba sarhoş mu oldum, duyduklarımın tersini anlayayım gibi garip garip düşünceler geçe dursun,konuşmasını sürdürdü.
Lise yıllarımda,geleceğimi planladım. Hangi yılda hangi işleri yapacağım belliydi,taaa ki seninle karşılaşıncaya kadar...
Sustu,ben zaten susmuş aptallaşmışım.
Konuşmaya devam etti. Şu binayı çizdin bitti ya,ondan sonra tüm planlarım allak bullak oldu. Planlarıma göre,bu yıl Istanbul´a taşınacak,dört yıl daha eczacılık yapacak.......
Plan uzayıp gidiyordu.
Ayağa kalktı, boş boş sağa sola bakındı, binamdan ayrılamıyorum dedi.
Geri oturdu, kadehlerimizden birer fırt daha çektik. İsteksizce birşeyler atıştırdık. Sonra kadehlerimiz doldu boşaldı da...
Mırızımız düşmüştü.
İyilik yapayım derken,
Ne bilyim ki,
Bilseydim,
Başka türlü olurmuydu,
Sanmam,ama,belki. Yok, belkisi melkisi yok,mimarlık deyince,akan sular durur benim için.
Ola ki bir daha dünyaya gelecek olsam,
1:
2:
Üçüncüsü yok.