Karanlık Günler İnsanı Maziye Çeker..
Uzun zamandır Sivas´taki ?Eski Numune Hastanesi? üzerine fikirlerimi ifade etmek istiyorum. Ancak yıllardır aykırı fikirlerimin kimseye bir şey kazandırmadığını, aksine çok sevdiğim insanları da benden uzaklaştırdığını görüyorum. ?Bî taraf olan bertaraf olur? gibi ürpertici bir ifadenin Türk yaşayışına hâkim olması, ümitlerimi iyice kırıyor. Oysa bir öğretmen olarak, açıkça, herhangi bir cemaat ya da partiye yakın olmak istemediğimi ısrarla belirtiyorum. Ve düşüncelerimi hep buradan başlatıyorum. Şimdi, Sivas´taki tarihi değeri olan bir binanın yıkılmasına ya da Turhal Şeker Fabrikası´nın satılmasına karşı olmak için herhangi bir partiden mi olmak gerekiyor? (Biliyorum ki bu düşüncedeki insanlar, kısa bir süre sonra dış güçlerin,faiz lobisinin, terör örgütlerinin vs. maşası olarak tanımlanacak.) Öte yandan kahramanlarımızın bu yurtta bayrağımız dalgalansın diye sürekli şehit olmaları, dayanma gücümüzü zorluyor. Bu yüzden, içim hep burkularak, sesimi çok çıkarmayıp, müflis tüccar gibi eski defterleri karıştırıp kimsenin bana kızmayacağı şeyler yazmaya karar verdim.
Bu yazıyı 1997´de üniversite öğrencisi olarak rahmetli hocam Prof. Dr. Muhan Bali´nin bir ödevi için hazırlamıştım. Hoca, yazıyı okuduktan sonra çok mutlu olmuş ve ?Oo!! Dede Korkut´un ta kendisi, Dede Korkut sizde yaşıyor!? diyerek beni de çok heyecanlandırmıştı. Onu ve rahmetli olmuş tüm hocalarımızı güzelce anarak çalışmanın birincisini sunuyorum[1]:
Yüz Çöreği (1)
Sivas´ın Gürün ilçesinin Sarıca köyünde birçok özel gün vardır. Bu günlerde bütün köylüler bir yere toplanır, yenilir, içilir, türküler, mâniler söylenir, halaylar çekilir. O günler köy için birlik günleridir.
Bunlardan biri de ?Yüz Çöreği´ günüdür. Yüz çöreği, tandırdayapılan bir yiyecektir. Koyunlarınkuzlamasına(kuzulamak / yavrulamak) elli gün kala yani kuzuların anne karnında tüylerinin bittiği zaman köyde bir eğlence düzenlenir. Yüz çöreği köyün en büyük ağası tarafından bu eğlencede yaptırılır. Koyunların yavrulamalarına elli gün kalınca kuzunun ?yüzü yetmiş´ olur. Bu, ?9 Nisan? gününe denk gelir.
Koyunun yüzü yettiği zaman köyün çobanı köy meydanına ?saya gezmesi?neçıkar. Köyün bütün gençleri de çobanın yanında toplanır. Çoban önde, gençler arkada bütün köyü gezerler. Amaç; ?yüz çöreği? yapılacağı için bütün köyden un, tere yağ, patates, bulgur, kavut, ceviz, elma- armut kurusu, çirvs. toplamaktır. Çoban bu malzemeleri toplarken mâniler söylemek zorundadır. Çoban bağırınca köye bir canlılık gelir.
?Hey edin uşaklar bre hey hey!? diye başlayan mâni söyleme işine ?Hey hey çağırma? denir.
Goyunun yüzü yetdi[2]
Guzunun tüyü bitdi
Elli günden ötesi
Memeğindedutası
Hey edin uşahlar hey
Goyunun yüzü alası
Geçinin sürme galası
Musa peygamber töresi
Hey edin uşahlar hey
Aminuşahlar amin
Sağına yatar yozlar[3]
Soluna yatar guzlar[4]
Bir erkek emlik[5]guzlar
Hey edin uşahlar hey
Hey hayadahayada
Yılan ahdıgayada
Hey edin uşahlar hey
Dolancığımyaşıdı
Ayahcığım üşüdü
Hatınım yağ verirse
Gönülcüğümhoşudu
Verenin oğlu olsun
Vermeyenin kel gızı
Onu da Allah alsın
Aminuşahlar amin
Hey edin uşahlar hey
Çoban önde mâni söyleyip gençler de arkada ona eşlik ederken köyü bir heyecan sarar ve herkes akşam için hazırlık yapar. Heyecanın en büyüğü de şüphesiz ki eğlencenin yapılacağı ağanın evindedir. Gündüzden köyün en becerikli kadınları ağanın evinde toplanırlar ve bir telaşe ile hazırlığa başlarlar zira akşama bir köye yetecek kadar çörek -kömbe- yapmak zorundadırlar. Kadınların kimisi büyük tandırlara ateş yakarken kimisi de hamur işleriyle veya ayran yapmayla meşgul olurlar. Tandırlara yakılan ateş iyice köz olduktan sonra meydana dökülür. Kadınlar işledikleri hamuru kalın bir yufka yaparlar ve yaklaşık bir metre çapında yuvarlak sacın üzerine sererler. Daha sonra üzerine hazırlanan patates, soğan, çedene, yağ ve anık gibi bazı otlardan yaptıklarıiç malzemelerini eklerler.Bir yufka daha yapıp üzerine kaplarlar. Kenarlar kertilerek çöreğin ortası ve bazı yerlerine tereyağı işlesin diye parmak ucuyla delinir.Hazırlanan sac,tezek ateşinin üzerine konulur. Sacın üzerine bir sac daha ters çevrilerek, onun üzerine de aynı tezek közünden serilir. Haliyle çöreğin adına alttan ve üstten közle gömüldüğü için ?Kömbe? denmiştir. Burada kadınlar çok dikkat etmek zorundadırlar zira çok fazla olan ateş, çöreği heran yakabilir. Ayrıca bir taraf piştikten sonra diğer tarafında çevrilmesi,işçilik isteyen bir uğraştır.
[1] Bu çalışmanın derlenmesinde katkıları olan Ali Kılıç (amcam, rahmetli), Medine Gazi (annemin halası rahmetli), İbrahim Türk (amcam), Selahattin Türk (amcam), Hasan Kapısız, Hacı Ahmet Atmaz, Duran Kılıç, Cebrail Türk ve adını sayamadığım büyüklerime teşekkür ederim.
[2] Derlemede kullanılan ifadeler ağız özelikleriyle verilmiştir. Bazı kelimelerin anlamı ise dipnotta verilmiştir.
[3]Yozlamak, doğum sancısı.
[4] Kuz/u/lamak.
[5] Son kuzular. Emlikler, geç kaldığı için sürü içinde hem çok sevimli hem de zayıf olur. Yine vaktinden önce doğan kuzulara ise güzün doğduğundan ?Küzlük? denir. Onlar da sürü içinde gösterişli görünür.
[6] Burada ?öyle böyle? gibi bir anlam var.
[7] Saya gezmesi denilen bu uygulamanın bir benzeri de ?koç koyrumu?, ?koç katımı?ndan önce yapılır. ?Koç katımı?, kasım ayında, bir süre birbirinden uzakta tutulan koyunlarla koçların ıssız, gürültünün olmadığı, sakin bir yerde buluşturulması sürecine denir. Çobanlar, bu dönemde, öncesinde iyice beslenen koçları aşılarla süsleyip sürüye katarlar. Koçu bir damat gibi süsleyen çobanın, onu köy içinden geçirirken sürü sahiplerinin koça çeyrek, para, havlu, giysi, yiyecek vb. takması adetten sayılır.