Selim Yıldız

Tarih: 05.01.2017 17:45

Arif Nihat Asya

Facebook Twitter Linked-in

BAYRAK 3VE DUA OLUP GÖKLERE YÜKSELEN ŞAİR: ARİF NİHAT ASYA

?Yollarda bugün şiir, yarın tarihiz.? ?Ruh Hakk´ın ve beden arzındır/Biri gökler, biri yer teslimi/Bu küçük mirasın/ Böyledir, böyle olur taksimi.? Diyen Arif Nihat Asya´nın da boynu kader ve ölüm karşısında büküktü.

Türk edebiyatının ve Türk milliyetçiliğinin bu önemli  ismi çok sevdiği ve uzun yıllar kaldığı Adana´nın kurtuluş günü olan 5 Ocak 1975´te hayatını kaybetmiştir. 

Baba soyu yoluyla Tokatlı olan bu büyük şairin ömrü huzursuzluk ve sürgünlerle geçmiştir. Ancak yılmamış, yıkılmamış tavizsiz bir şekilde ?Arif? olmuş ?Kalk yiğidim, yine dağbaşını duman aldı/Parçalandı bir kıtanın toprakları/Aslan payını aslan olmayan aldı /Kalk yiğidim, yine dağbaşını duman aldı.? Mısralarıyla başlayan şiirinde  ?Türk´ü ve Asya?yı gönlünde yaşatmıştır. Bayrak olmuş göklerde süzülmüştür.

Arif Nihat Asya;

BAYRAK

Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü, 
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü, 
Işık ışık, dalga dalga bayrağım! 
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım. 

Sana benim gözümle bakmayanın 
Mezarını kazacağım. 
Seni selâmlamadan uçan kuşun 
Yuvasını bozacağım. 

Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder... 
Gölgende bana da, bana da yer ver. 
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar: 
Yurda ay yıldızının ışığı yeter. 

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün 
Kızıllığında ısındık; 
Dağlardan çöllere düştüğümüz gün 
Gölgene sığındık. 

Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı; 
Barışın güvercini, savaşın kartalı 
Yüksek yerlerde açan çiçeğim. 
Senin altında doğdum. 
Senin altında öleceğim. 

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim: 
Yer yüzünde yer beğen! 
Nereye dikilmek istersen, 
Söyle, seni oraya dikeyim!

Şiiri dolayısıyla ?Bayrak şairi?miz olmuştur. Şehitler tepesi boş değil/Biri var bekliyor/Ve bir göğüs, nefes almak için/Rüzgar bekliyor/Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye/Yattığı toprak belli/Tuttuğu bayrak belli/Kim demiş meçhul asker diye? Dizeleriyle de Türk bayrağına rüzgar olmuş değmiştir.

Arif Nihat Asya; ?Nerede kaldı o çağlar ki, analar kurt doğururdu/Hilkât, insan çamurunu destanlarla yoğururdu.? Dizelerinin geçtiği şiiriyle destanlar çağına özlem duymuş ve yol olmuştur.

Arif Nihat Asya;

ALPARSLAN

Torunlarım dört yana, kol kol, gitsin; 
Malazgird´den İstanbul´a yol gitsin! 
Gelip sana çarpan gücü, yavaştan 
Anlamazsa, haritadan sil, gitsin! 

Şehidlerim, Tanrı´ya, al al, gitsin, 
Yaralıma su verene bal gitsin! 

Taclarını bir şey sanan gururlar 
Tahtlı gelip, taclı gelip kul gitsin! 
Fakat, harb bu: kalmak da var, ölmek de; 
Esir olup kalmaktansa öl, gitsin! 

Şehidlerim uçmağa, al al, gitsin, 
Yaralıma su verene bal gitsin! 

Çekilirmiş gibi davran merkezde 
İki yandan sağ yürüsün, sol gitsin! 
Olsa da son saatin son dakkası, 
Senden aman dileyeni sal, gitsin! 

Şehidlerim, Allah´a, al al, gitsin, 
Yaralıma su verene bal gitsin! 

Ve gönlünden kopup, bize bir yaprak, 
Bir tomurcuk gönderene gül gitsin. 
Düğünlerde tadı gelsin barışın: 
Kızlarıma duvak gitsin, tel gitsin! 

Şehidlerim Huzura, al al, gitsin, 
Yaralıma su verene bal gitsin!

Şiiriyle tarihe ses olmuştur. Arif Nihat Asya, daha bir çok eseriyle, kendi olmasıyla, kendine koşmasıyla Fatih olmuş, yelken biçmiş yelken dikmiştir. ?Sinan´da kubbeyle minare olmuş? kubbelerde göstermiştir kendini. ?Koku, tad, sıcak... sende her aradığım vardı/Seni soğuk bulanlar, ısıtamayanlardı.? Dizeleriyle aşk olmuş, sevgiliye değmiştir.

Arif nihat Asya;

AĞIT

Ağlayın, parmakları nur 
Sularından kınalı kızlarım 
Ağlasın Meraga göklerinden 
Meraga´ya bakıp yıldızlarım 


Yollara Kürşadlar uzanmış ölü 
Ağlasın Akülke, ağlasın Sütgölü 
Yiğitlerim uyur gurbet ellerde 
Kimi Semerkant´ta bekler beni 
Kimi Caber´de 

Caber yok, Tiyanşan yok, Aral yok 
Ben nasıl varım? 
Ağla ey Tanrı dağlarından 
İndirilmiş Tanrım 

Şu yakın suların 
Kolu neden bükülmez 
Fırat niçin, Dicle niçin, Aras niçin 
Benden doğar, bana dökülmez? 

Ben ki ateşle konuşurdum.selle konuşurdum 
İdil´le Tuna´yla Nil´le konuşurdum 
´´Sangaryos´´u ´´Sakarya´´ yapan 
´´İkonyom´´u ´´Konya´´ yapan 
Dille konuşurdum

Şiiriyle de sanki bugünleri anlatmıştır. Tarihle konuşmuş, yüreğe elifler çektirmiştir.  Ağlatmıştır.

Elsizlere el,dilsizlere dil ver yeniden, 
Lütfet,bize bin şanlı nesil ver yeniden, 
Dünyayı alıp avcuna bir gün Tanrım, 
Avcunda bu dünyaya şekil ver yeniden.

Dizeleriyle Tanrı´ya seslenirken, Naat´ta ?Bulutlar kanat, rüzgar kanat; Hızır kanat, Cibril kanat, Nisan kanat, bahar kanat; Ayetlerini ezber bilen yapraklar kanat.. Açılsın göklerin kapıları, açılsın perdeler, kat kat! Çöllere dökülsün yıldızlar; Dizilsin yollarına Yetimler, günahsızlar! Çöl gecelerinden, yanık türküler yapan kızlar sancağını saçlarıyla dokusun; Bilal-i Habeşi sustuysa ezanlarını Davut okusun!?  mısra mısra pervazlara konan güvercinler gibi Muhammed´e koşmuştur.

Arif Nihat Asya, ?Siz büyük Türkiye´yi gerçekleştirecek olan Ülkücüler!  Siz Oğuzların, Kür Şadların, Alparslanların, Fatihlerin, Yavuzların, Abdülhamidlerin, Yunus Emrelerin, Mevlanaların, Hacı Bektaşların, Sütçü İmamların, Dilşad Sultanların, Nene Hatunların, Gevher Nesibelerin, Malhun Hatunların torunları olan Ülkücüler; ´Gafillerin ardında Allah´ı anan; kaçanların ardında vuruşan, ölüler arasında diri olan gibidir.´ Kutlu Peygamber sözünün muhatabı olmak için çalışın. Yolunuz açık olsun. Cenab-ı Allah, taşıyamayacağımız yükü omuzlarımıza yüklemesin. Yüce Yaradan kendi dini için gayret eden herkese yardım etsin.? öğüdüyle ülkünün sesi, ülkücülerin ruhu olmuştur. 

Ve Arif Nihat Asya;

Biz,kısık sesleriz...minareleri, 
Sen,ezansız bırakma Allahım! 
Ya çağır şurda bal yapanlarını, 
Ya kovansız bırakma Allahım! 
Mahyasızdır minareler...göğü de, 
Kehkeşansız bırakma Allahım! 
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, 
Müslümansız bırakma Allahım! 
Bize güç ver...cihad meydanını, 
Pehlivansız bırakma Allahım! 
Kahraman bekleyen yığınlarını, 
Kahramansız bırakma Allah´ım! 
Bilelim hasma karşı koymasını, 
Bizi cansız bırakma Allah´ım! 
Yarının yollarında yılları da, 
Ramazansız bırakma Allah´ım! 
Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü, 
Ya çobansız bırakma Allah´ım! 
Bizi sen sevgisiz,susuz,havasız; 
Ve vatansız bırakma Allah´ım! 
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, 
Müslümansız bırakma Allah´ım!

Duasıyla  yalnız Tanrı´ya el açmış, ona yakarmış ve ona dua olup yükselmiştir.  Arif Nihat Asya kıtası, insanı, ruhu, imanı, tarihi adına yaşamış ve sure sure, ayet ayet, mısra mısra çok sevdiği yaradanına bir şeb-i arus vakti kavuşmuştur.

Hainlere ve Türk düşmanlarına karşı da yine son sözü Arif Nihat Asya´nın diliyle söyleyelim.

?Onlar, ?Lütfen!´ den anlamaz; ?ulan!´dan anlar. Onlar, çiçekten anlamaz, dikenden anlar? Güvercinden, kelebekten değil; doğandan, kartaldan anlar. Ve onlar, kanattan anlamaz; gagadan anlar, pençeden anlar. Onların kitap mantığından değil, Afyon, Kocatepe, Dumlupınar mantığını anladığını biz, kırk yıl önce biliyorduk; fakat, unutmuşuz. Bu bilgiyi tazelemek için harcadığımız aylar, onlara, bile bile vakit kazandırmamız gibi oldu. Onlar, şarkıdan anlamaz; türküden, ağıttan anlamaz, belki marştan anlar. Onlar, yaydan anlamaz; oktan anlar. Ayrıca dil döküp durduk?Onlar, dilden anlamaz, elden anlar. Anlaşmak için el uzattık; bunu el açmak sandılar?Düşünmedik ki tokatla, yumrukla beslenmeye alışmış olanlar, el işaretinden değil; tokattan yumruktan anlar. Onlar, soğuk kanlılıktan anlamaz; öfkeden anlar. Onlar, aydınlıktan anlamaz; ateşten anlar. Onlar, ipekten, kağıttan değil; demirden, çelikten, kurşundan anlar. Onlar yazışmadan, çizişmeden, buluşmadan, görüşmeden anlamaz; dövüşmeden anlar?Yanlarında Kıbrıs konusu açıldığı zaman, suç kendilerindeymiş gibi, asker dostlardan kiminin yüzü öfkeden, kiminin utançtan kızarıyordu; karacısı da, havacısı da, denizcisi de pek iyi biliyordu ki,Kıbrıs´ ta meydanı boş bulanlar, uçurtmadan, balondan anlamaz; roketten anlar?Altı ayın acısını üç saatte çıkardığımız doğrudur?Altı ayı tebrik etmem; üç saati tebrik ederim. Onlar, önsözden anlamaz; sonsözden anlar.?

Ruhu şad olsun.

 

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —