İsrail Neden Bu Kadar Saldıgan?
İsrail, periyodik olarak her ramazan saldırganlaşıyor ve katliam yapıyor. Bu Ramazan da kelimenin tam anlamıyla gemi azıya aldı ve en azgın dönemlerinden birine girdi. Olur olmaz bahanelerle Mescid-i Aksa’ya giriyor, ibadet etmekten başka bir gayesi olmayan Müslümanlara saldırıyor, onların kutsalını ayaklar altına alıyor. Direnç gösterip karşı çıkan Filistinliler acımasızca ve vahşice şehid ediliyor. Utanmazlık da sınır tanımayan İsrail yetkilileri hiç kimseyi ve hiçbir şeyi umursamıyor.
Tüm bu olup bitenin en büyük sorumlusu, kötülüğün cisimleşmiş hali ve “İsrail’in kayıtsız şartsız destekçisi” küresel zalim ABD’dir. Buradan destek alan Siyonist rejimin bu kadar sorumsuz davranmasının diğer nedenlerini ise şöyle sıralayabiliriz:
1- Dış politikada her şey İsrail’in lehine: Evanjelistlerin etkin olduğu ABD yönetimi politik ve dinî nedenlerle ülkesindeki Siyonist Yahudi lobisinin hemen hemen her istediğini yapmak durumunda.
2- Araplar tarihte hiç olmadığı kadar bölünmüş bir vaziyette. Suudi Arabistan, Mısır BAE gibi önemli ülkeler emperyalist ABD’nin emrinde hareket ediyorlar, dolayısıyla Siyonist ve işgalci İsrail’in yanında ve destekler pozisyondalar.
3- Filistin’in öteden beri siyasi ve ekonomik olarak en büyük destekçisi olan Suriye, Irak, Yemen ve Libya gibi ülkeler Küresel emperyalizm tarafından çökertilerek bu destekten mahrum bırakılmıştır. Şu an Filistin otoritesi hükümet, parlamento, memur maaşları dâhil her türlü harcamayı gelen bağışlardan yapıyor. Bunun dışında bir gelir kaynağı yok. Üstelik Filistin’e gelen tüm bağışlar İsrail’in denetimi altında. Filistinliler İsrail güvenlik şartlarını yerine getirmedikleri takdirde bu bağışları kullanamıyorlar. Bağışların %30’u Avrupa’dan, %10’u ABD’den ve gerisi muhtelif ülkelerden geliyor.
4- İsrail’in en büyük tehdit olarak gördüğü İran, ABD’nin tehdidi ve ablukası altında. Bu nedenle kımıldayamıyor.
5- Filistin’in bölünmüş yapısı bir türlü çözülemiyor. Gazze’yi kontrol eden Hamas ve Batı Şeria’yı yöneten El Fetih’in yöneticileri bir türlü anlaşamıyorlar, güç kaybı olan iki başlılık devam ediyor.
6- İsrail’in katliamlarına en ağır tepkilerden biri Türkiye tarafından vermiş olmasına rağmen, uluslararası toplumun tepkisi “kınama”nın ötesine geçemiyor. Kamuoyunun tepkisi İsrail mallarına boykot gibi çocukça ve pratikte karşılığı olmayan şeylerle geçiştiriliyor. İsrail de bu tür tepkilerden bir şey çıkmayacağını biliyor ve aldırmıyor.
7- İsrail iç politikadaki karışıkklığa rağmen ekonomik anlamda en güçlü zamanını yaşıyor: Kişi başına gelir 38 bin dolar (Filistin’de 1745 dolar). İlaç sanayisi ve tarım gibi pek çok alanda yüksek teknolojisi sayesinde dünyanın zirvesine yerleşmiş durumda ve savunma sanayisinde
ABD ile yarışıyor. Ak denizdeki yeni doğalgaz keşifleri ise ülke ekonomisine büyük doping olmuş durumda.
8-Hali hazırda Dünya ile birlikte İsrail’de de milliyetçilik yükseliyor. Bu konjonktürde İsrail’deki barıştan yana tavır alan siyasi kesimler de sağcılaşmış vaziyette.
Şeytana küfretmenin, ABD ve İsrail’e laf söylemenin bir anlamının olması, Siyonist işgalci rejimin fütursuzca davranmasının önünün alınması, yaptığı katliamların ve döktüğü kanın yanına kâr kalmaması için önce; yukarıdaki ve benzeri iç ve dış faktörlerin değişmesi, saniyen; Filistin davasını, Filistinlilerin zayıf omuzlarının kaldıramayacağı gerçeğini görüp bu davaya sahip çıkanların akılcı, pratik, gerçekçi, bilimsel temeli olan stratejiler üretmesi ve İslam dünyasının birlikte hareket etmesi gerekir.
Edward Said Arap liderlerinin askeri, siyasal, ekonomik olarak ama en çok da ahlaken zayıf olduğunu söyler. Said’e göre Arap liderleri “bilgileri sistemli yaymanın önemini” kavrayamamışlardır. Buradan yola çıkarak Filistin meselesinde en önemli önerinin bilgiyi sistematik olarak tüm dünyaya yaymak olduğuna inanır.